Zweig'in kaleminden yine öz mü öz anlatımlı, elinizie aldık mı hemencecik biten biten incecik bir kitap Amok Koşucusu.
Kitabımız gemide başlıyor. Anlatıcımız ilginç biriyle tanışıyor. Sonra hikaye kahramanımız aslında bu kişiymiş. Kendisi doktor. Başından geçenleri anlatıyor. Gurur ve kibre yenik düşen bir adamının pişmanlık hikayesini okuduğumuzu görüyoruz.
Amok kimdir sorusunun cevabı isekitapta "Malezyalılarda bir tür sarhoşluk. Sarhoşluktan daha fazlası... cinnet, bir tür insan kuduzu... hiçbir alkol zehirlenmesiyle mukayese kabul etmeyen ölümcül, anlamsız bir obsesif saplantı krizi..." şeklinde açıklanmış.
Selam sevgili okurlarım, sizlere Stefan Zweig’ın Ay Işığı Sokağı kitabından bahsedeceğim.
Kitabın arka kapağındaki bölüm: “Kitabın kahramanı, küçük bir Fransız liman kentine iner. Gece treni kaçırır, zamanını, ay ışığının aydınlattığı liman şehrindeki sokakları keşfederek geçirir. Bu esnada tesadüfen girdiği bir lokalde kadın garson kendine de bira sipariş eder ve sahte bir sırnaşmayla kahramanın yanına oturur. Kadın, lokale gelen başka bir müşteriye ise oldukça kaba davranmakta, ona hakaretler savurmaktadır. Kahraman, gittikçe şiddetlenen gerilimden rahatsız olur ve onları kendi hallerine bırakarak lokali terk eder. Hakarete uğrayan adam, Ay Işığı Sokağı’nda yürüyen kahramana esrarengiz hikâyesini anlatmaya başlar.”
Zweig’ın kitaplarını genel olarak seviyorum ama bence, bu kitap okunsada olur okunmasa da.
Ay Işığı SokağıStefan Zweig · Koridor Yayıncılık · 202067.4k okunma
STEFAN ZWEİG & KORKU
Çok keyifle okudum . Şiddetle tavsiye ediyorum.
-----SPOİLER-----
Kentin ünlü avukatlarından biriyle sekiz yıldır evli ve bir anne olan Irene'ne, hayatına heyecan ve macera katmak için
bir piyanistle görüşmeye başlar ve sevgili olurlar. Zengin bir avukatla evli yani her şeye sahip diyebiliriz ama yine de
yapıyor hata. Biz de böyle değil miyiz? Her şeye sahipken olmayacak şeyler yaparız.
Yine bir gün Irene piyanist sevgilisinin yanına giderken piyanistin sevgilisi olduğunu söyleyen bir kadınla karşılaşır.
Kadın Irene'yi tanıyordur ve ona şantaj yapmaya başlar. Ara sıra evine geliyor ve onu kocasına söylemekle tehdit ederek
büyük miktarda para almaktadır. Korku, insana yapamayacağını düşündüğü şeyleri yaptırabilecek bir düşman.
Nişan yüzüğünü bile üzülerek, artık parası kalmadığı için o kadına vermek zorunda kalmıştır. İşte o zaman anlıyor elindekilerin kıymetini.
Irene'nin yaşadığı korkuyu, utancı, eşinden çekinmesini, pişmanlığı, bu durumdan kurtulmak için verdiği uğraş, girdiği
bunalım, sessiz çığlıkları, yaşadığı ruhsal çalkantıları... okurken onunla birlikte yaşıyorsunuz. Artık Irene
dayanamayacak bir hale gelmiştir. Tek bir çözüm yolu vardır ama bu yola girdiğinde ise geri çıkışı yoktur.
Tam her şey bitiyor, zaten 3-5 sayfa kalmış, daha ne olabilirdi derkeeen.. Sonu inanılmaz ters köşe.
Özellikle evinde eşiyle sorun yaşayan kadınlar hayatının monoton olduğunu düşünen o hayattan sıkılan mutsuz kadınlar
mutlaka okumalı. Elindekilerinin , ne kadar değerli ne kadar özel olduğunu anlayacaklarına eminim. Gerçekten kitabı
okuduğunuzda bana hak vereceksiniz. Keyifli Okumalar.
Kafka'nın tarzı, cümleleri sıralamadaki eşsiz yeteneği, sadeliği ve elbette ki tutkulu aşkını okumak kesinlikle çok keyifli. Ama keşke karşılıklı mektuplaşmalar şeklinde yazılabilseydi. Maalesef milena'nın mektupları yok. Bu yüzden bu kadarıyla yetinip keyfini çıkarmaya bakın.
Heyecanla sonunu merak ettiğim bir kitap oldu. Bir hata yapan Irene’nin pişmanlığına her satırda şahit olmak ve korkunun cezadan daha beter olduğunu idrak edebilmek. Ayrıca hiçbir ceza korkudan beter değildir. Kesinlikle okunması ve ders çıkartılması gereken bir eser olmuş. Stefan Zweig şaşırtmadı.
Sıradan ve silik bir hayat süren genç piyanist Erika Ewald, birlikte konser verecekleri kemancıya provalar esnasında aşık olur. Başlangıçta bu platonik bir aşk olsa da ilişkileri sohbetler ve gezintilerle ilerledikçe karşılıklı olarak birbirlerine yoğun hisler beslemeye başlarlar. Erika duygularını kemancıya itiraf eder ancak son adımı atmak üzereyken henüz hazır olmadığının farkına vararak ondan uzaklaşır.
Erika’ya hem sinirlendiğim hem de hak verdiğim yerler oldu. Kemancı Erika’ya karşı tamamen dürüstken, Erika’nın dürüst olmayıp adamdan kaçmaya çalışması bana göre çok yanlıştı. Cesaretsiz olması sevdiği adamla yüzleşmesine engel oldu.
Stefan Zweig’in bu hikayeyi Sigmund Freud ile dostluk yıllarında yazdığını kitaptaki üstü kapalı anlatılan cinsellikle bağlı konulardan da anlamak mümkün.
Pek fazla bilinmeyen bu kitabı Zweig’in yazım tarzına hakim olan birisinin bir oturuşta bitireceğini düşünüyorum. Bir ‘Satranç’ kadar muhteşem değil ama yine de kendini okutuyor.
Haydi çocuklar vakit tamam
Zil diyordunuz, işte çaldı zil
Toplayın defteri kitapları
Bitsin yüreğinizdeki sınav korkuları
Şu kapının dışında bahçe
Çıkın oynayın gönlünüzce