Yaş 28 Yolun Neresi
28 yaşındayım. Bundan mıdır bilinmez cümlelerim yeknesak. Dilimde kekremsi bir tat yüzümse zaten buruşuk... Yaşamak acımtrak ve ıssız. Uykusuz gecelerimi yorganla örrtemezken hep üşütür içimi yalnızlık. Yalnızlık ki kalabalık ortasında bile. Neden niçin ve hatta nasıllar üşüşmekte. Hadi nedeni ve niçini anladık da nasıllara ne demeli? Bir de bu çıktı başıma şu yaşımdan sonra. Nasıllarla haşır neşir , anlamsız cümleler, hayatlar devrik, tıpkı cümleler gibi, en iyi ihtimalle eksiltili...
Üç noktalarımız bir yaşam tarzı, tamamlanmamışlık içimize sinmekte ve ben hala 28 yaşındayım. Rakamla 28 üstelik yazıyla belirtecek kadar yaşlı değilim henüz. Ama biiyorum ki yaşlanınca da bilmeyeceğim çünk ben sorudan bi haber doğmuşum. Nasıllar, nedenler, niçinler her yanımda, örselenmiş ve hapsolmuşum.
28 yaşında olmak kabullenmek, bakkaldan ekmek alırcasına yaşamak belki, sessiz, usulca ve dağınık. Özensiz ve acelesiz. Kayıp hissi hat safhada ve kaçırılan şeyler var, hep soyut. Hep muamma. Cevap yok, sorruda saklı filan da değil. Sorunu kendin seçiyor canını en az yakan yanıtı seçiyorsun ve evet artık daha hafifsin hem de sarkmaya başlayan yanaklarına, yer çekimine yenik yan yağlarına ve bombeleşmeye başlayan göz altları torbalarınla. 28 yaşında sen olabiliyorsun ve anlıyorsun. Artık çok geç. Neyse ki önünde hayıflanacak uzun bir ömür var. Kapa gözlerini ve haykır yaşlı çocuk! Keşke! Keşke! Keşke!