Senin o kocaman kocaman gözlerin yok mu Nasıl duruyor boşluğunda arzuların anlamıyorum Nasıl nasıl bakıyor bana Böyle merhametten uzak Git diyorsun Nereye gideyim Ümitlerim ne olacak Bunca şiirleri kim söyleyecek sana Kim anlatacak dünyaya sığmayan güzelliğini.
Platon (Eflatun) Devlet Adlı kitabın da gecen Mağara Benzetmesi
Şimdi, dedim, insan denen yaratığı eğitimle aydınlanmış ve aydınlanmamış olarak düşün. Bunu şöyle bir benzetmeyle anlatayım: Yeraltında mağaramsı bir yer, içinde insanlar. Önde boydan boya ışığa açılan bir giriş... İnsanlar çocukluklarından beri ayaklarından, boyunlarından zincire vurulmuş, bu mağarada yaşıyorlar. Ne kımıldanabiliyor ne de
Kitap Adı: Devlet Yazar: Platon Yayıncı: İş Bankası Kültür Sayfa 231 -237
Reklam
384 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 1 hours
OKUYUNUZ!! Masalsı! Büyüleyici!! En sevdiklerimden biri!
Masalsı tatlı bir yolculuk? Kesinlikle. Konusu, kurtlarla büyüyen tuhaf bir oğlanın, Weylyn Grey’in hayatını anlatıyor. 1979–1997–2011–2017 yıllarını anlatıyor. Nereye ait olduğunu bulmaya çalışmasını, farklı insanların hayatlarına dokunmasını keyif alarak okudum. Biraz da aşk var.( o kadar güzel ki!) En sevdiğim bölümler kesinlikle Mary–Weylyn bölümleriydi. Kitabın farklı zamanlardaki olayları anlatmasını ve farklı karakterlerin bakış açısından okumak muhteşem keyifliydi. (Böyle kitapları daha çok seviyorum) Büyülü masalsı bir kitaptı. En son Gece Sirki kitabını okuduğumda böyle hissetmiştim. (2020 sanırım) (Eylül 2023)
Olağanüstü Durumlar ve Canavarlar
Olağanüstü Durumlar ve CanavarlarRuth Emmie Lang · Panama Yayıncılık · 202030 okunma
Kendi kargaşasına dalmış dünya Bilmeyecek kimdi sevilen böyle, Nasıl üzüldüğümü anısıyla Onca yıl nasıl acı çektiğimi de; Nereye gidersem gideyim Bulmak için eski dinginliği, Fısıldayacak hep yüreğim: Sevdiğim bir tek, bir tek kişi!
Sayfa 9 - R. İçinKitabı okuyor
Ama nereye işte?! Böyle bir yere ihtiyacım var.
Bazen yerimden fırlayıp şöyle bir silkelenme cesaretine kapılıyorum ama tam böyle zamanlarda --keşke nereye gideceğimi bilebilsem! O zaman mutlaka giderdim.
yalnızlıklarımda elimden tuttular uzak fısıltıları içimi ürpertir sanki gözyüzünde bir buluttular nereye kayboldular şimdi kimbilir ne kadınlar sevdim zaten yoktular böyle bir sevmek görülmemiştir
Sayfa 34
Reklam
190 syf.
6/10 puan verdi
·
Read in 8 hours
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Edebiyatımızın belirgin niteliklerine sahip bir eser
Hep O Şarkı
Hep O Şarkı
. Roman'da kahramanımız Münire; yazın çalışmalarıyla geçmişte yaşadıklarını aktarıyor bizlere. Çocukluğundan beri aşık olduğu Cemil'den nasıl ayrıldığı, istemediği bir evlilik yapmak zorunda kalıp aldatıldığı; Cemil'e kavuşması ama sonra yeniden kaybetmesi ve iki yabancı olarak yeniden bir araya gelmeleri... Edebiyatımız bağlamında aşıklarımız hep acılar çekerler, ya yasak aşka ya engellenen bir aşka sahip olurlar. Münire'nin başından geçenleri okurken kendinizi onun yerine koymakta zorlanmıyorsunuz, üzüntüsünü derinden hissediyorsunuz. Ne yazık ki eserin sonunun az biraz böyle biteceğini kestirmiştim. Eskiden türk dili ve edebiyatı okuyordum, bölüm değiştirmeden önce o kadar metin tahlili yaptım ki işaretlerden neyin nereye varacağını zorlanmadan anlayabiliyorum. Anlamsızca her sayfada
Sergüzeşt
Sergüzeşt
romanı aklıma gelip durdu, deja vu'yu bir türlü kesemedim lakin eserin kendine has bir melodisi bulunuyor. Kitapsız kalınırsa, rahatlıkla alınıp okunabilir.
Hep O Şarkı
Hep O ŞarkıYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 20183,310 okunma
İnsanlar genellikle akıllarında kalanın ne olduğunu kitabı bitirip düşündüklerinde "Neyi hatırlıyorum?" sorusuna verdikleri cevapla ölçerler. İşin aslı bu sadece hafıza sınamasıdır. Oysa öğrenmek böyle değil, küçük bir çocuğun süt içmesi gibidir. Süt nereye gitti? Koluna mı, gövdesine mi? Hangi süt damlası hangi eti oluşturdu? Bunları bilmek imkansızdır. Vakıada gözlenen şey, çocuğun büyüdüğüdür. Kitap okumak da yaklaşık bunun gibi bir şeydir.
İnternette bir zamanlar aylara Öztürkçe adlar konulduğunu okumuştu. Ocak, gücük, yelin, açaray, gülay, bozaran.. böyle gidiyordu adlar. Ama tutmamıştı bu adlar. Kimse temmuza biçim, ağustosa derim, eylüle verim demek istememişti. Ama ekim tutmuştu, ocakla aralık da öyle. Aylara Öztürkçe adlar aranırken çiftçilerin zamanı düşünülmüş olmalıydı, gelecek hiç gelmeyecekmiş gibi, robotlar çağı hiç yaşanmayacakmış gibi, topraklar ve sular zehirlenmeyecekmiş, zaten gaddar insanoğlu daha da gaddarlaşmayacakmış, dünyayı şehirler-metrolar-gökdelenler sarmayacakmış gibi zamanın toprağa bağlı olduğu, zamanı ancak doğanın belirleyebileceği sanılmış olmalıydı. Ama öyle olmamıştı. Zamanı doğa değil hızlı koşan hayat belirliyordu. Hayat bazen zamanı bile geçiyordu, öyle hızlı bir koşmak içindeydi dünya. Dünyanın böylesine hızlı nereye koştuğunu kimse bilmiyordu..
Sayfa 179Kitabı okudu
O anlatmaz, ben anlatmazsam nasıl anlayacaktık birbirimizi? Nereye kadar kaçacaktı ki benden? Dinleyecek miydi zahmet edip beni?
Sayfa 482 - İndigo YayınlarıKitabı okudu
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.