Dostoyevski "Eğer sen başkalarından kendin için saygı beklersen bu onlar için büyük bir şeydir. Sadece kendine saygı duyabilirsen, diğerleri de sana saygı duymaya mecbur kalır." der.
Ne biçim dünya bu be! İnsanlar aya gidiyor. Elektriğin çevresinde dönen tatarcıklar gibi dünyanın çevresinde vızır vızır dönüyor uydular ama, şu garipler köşesinde ne yasa var ne de zavallıyı koruyan, onu düşünen biri...
Toplumumuzda öfke duygusu cinsiyetlere göre farklı biçimlerde kabul görür. Öfke erkekler için çocukluktan itibaren kabul gören, hatta teşvik edilen bir duygu durumudur. Bir erkek çocuğun öfkelenmesi, öfkesini küfrederek, vurarak göstermesi çoğu ebeveyn için "erkek adam!" şemasına uygun kabul edilir. İlaveten, bir erkek çocuk başka bir çocuktan dayak yemiş olsa, ailesinden, "Senin elin armut mu topluyordu? Sen de çaksaydın bir tane!" sözlerini, kız çocuklara nazaran çok daha fazla duyar. Durum böyle olunca öfke kontrol bozukluğu erkeklerde kadınlara nazaran daha sık görülen bir durum haline gelir.
Kadınlar ise henüz küçük bir kız çocuğu iken öfkelerini dönüştürerek ifade etmenin uygun olduğu mesajını alırlar. Erkekler gibi hırçınlaştıklarında 'hanım hanımcık' olma şemasının dışına çıktıklarını ebeveynlerinin ikazlarından öğrenip "kız gibi ağlamak" tanımının peşine düşerler ve öfkelendiklerinde ağlarlar. Daha büyük yaşlara gelindiğinde ise çoğu insan gibi öfkenin kendinden güçsüz olanlardan çıkarılabileceğini öğrenirler. Yapılan aile içi şiddet araştırmaları, çocukların babalarından çok annelerinden şiddet gördüğünü belirtmektedir. Kötü bir döngü olarak, erkek kadından, kadın ise çocuktan öfkesini çıkarır. Bu, sağlıksız bir döngüdür.
Öfke duygusunu hissettiğimizde duygunun kendisine değil de tetikleyiciye odaklanmak inanılmaz bir içgörü geliştirmemizi sağlar.
"Tarif ettiğin şekilde bir dünya yaratamazsın. Bu bir rüya. İmkansız."
"Neden?"
"Korku, nefret ve zalimlik üzerine bir medeniyet kurmak olanaksız. Sürdürülemez."
"Nedenmiş o?"
"Yaşamaz. Dağılıp gider. Eninde sonunda kendisini imha eder."
Eski medeniyetler sevgi ya da adalet üzerine kurulduklarını iddia ettiler. Bizimki nefret üzerine kurulmuştur. Bizim dünyamızda korku, öfke, zafer ve kendini aşağılamaktan başka duygu yoktur.