Derler ki Süleyman o şiddetli hastalığında naz
makamındadır ve Rabbine şöyle niyaz eder: ‘Rabbiğfirlî ve heblî mülkellâ yembeğî li ehadimmin ba’dî inneke entel vehhâb.’ Ey Rabbim!
Beni bağışla ve bana benden sonra kimseye lâyık olmayacak bir mülk
/ hükümranlık bahşet. Şüphesiz, Sen çok bahşedicisin.” (Sâd:35)
Abdulkadir Çelebioğlu aynı yorumu tekrar buraya yazıyorum öyle silip engellemekle ve yaldızlı sözler ile insanları sapıklığa sürüklemeyin.
Risale-i Nuru bir siz okudunuz zaten başka hiç kimse okumadı ve herkez cahil. Ayrıca öyle gözüküyor ki sizde Risale-i Nur okumaktan Kur'an ve hadisleri anlayamamış sınız.
Ayrıca harici ve tekfirci
“Ben dünya kürresi,
Türkiye karyesi ve Urfa Köyünden,
El-Aziz (Elazığ ) Tımarhanesi (Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesi) sakinlerinden; İsmi önemsiz, cismi değersiz,
Çaresiz ve kimsesiz bir abdi acizin,
Ahir deminde misafiri Azrail’i beklerken,
Başhekimlik üzerinden Hâkimler Hakim’inin
Dergahı Uluhiyetine son arzuhalimdir..!
Ben gam (dertlilik)
"Yârabbi, beni günahın aşağılından kurtarıp ibadetin yüceliğine erdir!" diye yalvar.
Ardından da velilerin ve takvâ sahibi kimselerin kabirlerini ziyaret edip, Allah'a "Ey merhametlilerin en merhametlisi!" diye niyaz et!
HAZRET-İ EBÛBEKR’İN (R.A.) TEVÂZUU
Hazret-i Ebûbekr-i Sıddîk radıyallâhü anh, bir kimse kendisini methedici sözler söylediği vakit, Allâhü Teâlâ’ya şöyle niyâz ederdi: “Yâ Rabbi! Sen beni, onlardan daha iyi bilirsin. Beni, onların zannettiklerinden daha iyi kıl. Onların bilmedikleri kusurlarımı da örtüp affeyle. Ve hakkımda söyledikleri ile beni hesaba çekme.”
Eski Said minnet almazdı. Minnetin altına girmektense, ölümü tercih ederdi. Çok zahmet ve meşakkat çektiği halde, kaidesini bozmadı. Eski Said'in senin bu bîçare kardeşine irsiyet kalan şu hasleti ise, tezehhüd ve sun'î bir istiğna değil, belki dört-beş ciddî esbaba istinad eder. Birincisi: Ehl-i dalalet, ehl-i ilmi; ilmi vasıta-i