BİR ZAMAN YOLCUSU: SELİM PUSAT (RUH ADAM ROMANI) Ruh Adam, Atsız'ın tarihî romanlarına göre hayli değişiktir; bir tür post modern romandır. Bu sebeple romanı incelerken biz de farklı bir yol izlemeyi tercih ettik. Selim Pusat'ın ve Romanın Hikâyesi: Selim Pusat adını ilk defa 08 Haziran 1951 tarihinde, Orkun dergisinin 36. sayısında
368 syf.
·
Not rated
Bir kaç yerde görüp aşırı merak ettiğim bir kitap. Bir de Stephen King'in yorumunu da görünce büyük bir beklentiyle okudum. Ama malesef umduğum gibi olmadı. Konusu fikri güzel ama içine giremedim. Niye böyle oldu bilmiyorum. Ama ana karakterlerden biri de kedi. En sevdiğim hayvan olması dolayısıyla buna sevindim. Konusu güzel olduğu için tavsiye ediyorum ama ben o gerilimi hissedemedim kitapla kalın.
Sokağın Sonundaki Ev
Sokağın Sonundaki EvCatriona Ward · İthaki Yayınları · 2023107 okunma
Reklam
Vücud ve iç Terkce
Vücud ve iç Beden formuna ben dediği an. Kendini yaşamdan ayırdı insan. Vücudun yerine denilir mekan. Form yaranmasına söylenir zaman. Cisime göredir zaman ve mekan. O,yoksa ne yer var,ne de ki,zaman.
Işıklı dünyanın karanlık yüzü Türkce
Işıklı dünyanın karanlık yüzü Dünyaya gelende vardı sebebi? Yaşaya bilmedi amaç üretdi. Düşünür ne yapsam daha gerekli? Seçtiğim beni de yapsın önemli. Beni tanısın dünyadakı insan.
Dialog Türkce
Dialog Nasıl net gözlem yapa biliriz? Olanları bir birinden nasıl ayıra biliriz? Doğru,yanlış nasıl kolay anlarız? Nasıl nura ulaşıb yalnışdan arınırız? Derler insan çözülmez kutu bağlı. Açılmaz bu kutunun hiç bir zaman sırları.
Ben ileti paylaşamıyorum niye böyle oldu? Sadece bende mi sorun var acaba
Ebru

Ebru

@zumas4434
·
16 May 08:21
Ben deneme çözüyorum bir şey olursa uyandırın.
Reklam
Arkadaşlar okuma kaydı oluştururken sizlerin de o kısım bir anda kayboluyor mu? Uygulamam da güncel ama niye böyle oldu anlayamadım. 😔
O niye öldü bilmiyorum. Ölmesi gereken o kadar çok insan varken, Soner niye öldü hiç anlamayacağım. Zaten hep böyle olmuyor mu? O insanın ölebileceğini hiç aklımıza getirmemişizdir, öyle afallarız, öyle ihtiyaç duyarız, öyle özleriz ki niye diye bas bas bağırırız, sanki her şeyin bir niyesi varmış gibi! Bu tür abukluklarımıza şartlanılmış melankoli diyebiliriz. Ama adını ne koyarsak koyalım, bir yerlerimizi acıtmasına da engel olamayız.
Yüzdeki gülümseme, ah bilmeyene de söylenmez ama işte o her şeyi verip burada kalıştır, hem de kalmayı en istemeyenken. Ben de bir vakit oldu ki gülümseyen adam oldum. Daha ne olayım ki, tuhaftır, acaba böyle dimağım kopup bu sırf bana sırlanacağına kolum kopsaydı daha iyi mi olur, hem de paylaşılır, anlaşılır bir derdim mi olurdu diye çok düşündüm. Sonra kimden ne koptuğu belirsiz, sonsuz bir sakatlık ve gizlilikle hep bir arada yaşadığımızı düşünüp bu gizli çolaklıklarla ve aşikar sakarlıklarla zaten hep malûl olduğumu anladım da bunu bir şeye yaratamadım. Başkalarının perişanlığını görmek beni başkalarında olduğu gibi hayata ısındırmadı; hepi topu buymuş demek, soğan ekmeğe iştahlandırmadı. Toplu eza, görmezden gelmemi sağlamadı, ölüler ve ölenler hayata bağlamadı, balığın suda kayışı da, tavada yanışı da gayetle acıklı idi de ummanın buna ses çıkarmayışı niye idi?
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.