Kitap bilinmeyen bir şehrin bilinmeyen bir zamanında kırmızı ışıkta duran bir adamın aniden kör olmasıyla başlar. Normal kör olmanın aksine bu adam etrafı bembeyaz görüyor. Adama dokunan, yaklaşan veyahut eşyasına dokunan herkes bu hastalığa yakalanıyor. Adamın göründüğü doktorda bu hastalık hakkında çare düşünürken kendisi de yakalanır. Tüm şehir hastalığa yakalanır. Sadece doktorun karısı bu hastalığa yakalanmaz. Doktorun karısı kendisinin de hasta olduğunu söyleyerek karantinaya gidecek olan eşini tek bırakmaz ve kapatıldıkları hastaneye eşiyle gider. Hastane görünümlü hapishanede gün geçtikçe sayı artar ve hastalık iktidarı da zayıflatır. Çeteler, ölümler artar ve kadın çete başını öldürür. Daha iyi olacağını düşünür ama daha kötü olur........
Hapishane vari hastanede yangın çıkar ve yangından dolayı kurtulur hastalar orada. Romanın sonuna doğru doktorun evine giderler ve toparlanma süreci başlar. En başından beri kör olmak korkusuyla devam eden doktorun karısı romanın sonunda da aynı telaşını belli eder.
Roman baştan başa benim gözümden kadının gücünü ve ruhumuzun körlüğünü anlatıyor. Betimlemeler, anlatım gücü ve olay başlı başına harika. İlk bitirdiğimde ciddi anlamda etkilendiğimi hissettim. Mutlak okuma listenizde olmalı zannımca. :)