* Yabancı-Albert Camus
Sadece güneşin alnımda ki zonklayaşını ve belirsiz bir şekilde de, karşımdaki bıçaktan fışkırmaya devam edin parlak ışık kılıcını seziyordum. Bu yakıcı kılıç kirpiklerimi kemiriyor, acıyan gözlerimi oyuyordu. İşte o an, her şeyi titreşti. Denizden koyu ve ateşli bir soluk geldi. Sanki gökyüzü boydan boya yarılmış da ateş yağdırıyor gibi geldi. Bütün benliğim gerildi, tabancamın üzerindeki elim kasıldı. Tetik oynadı, kabzanın cilalı yüzü elime değdi. İşte her şey o an, o hem sert, hem sağır edici gürültünün içinde başladı. Teri de güneşi de silkeledim. Günün dengesini bozduğumu, üzerinde mutlu anılar geçirdiğim kumsalın olağanüstü sessizliğini mahvettiğimi anladım. O zaman, hareketsiz vücuda dört el ateş ettim, Kurşunlar birbiri peşi sıra bu vücuda gömüldü. Felaketin kapısına vurdum dört sert darbeydi sanki bunlar.
Bana çok makul ve ağzını çekip geren bir-iki tike rağmen sevimli biri gibi göründü. Hatta odadan çıkarken ona elimi bile uzatacaktım, ama adam öldürmüş olduğumu tam zamanında hatırladım
Artık bana ait olmayan bir hayatın bütün hatıraları başıma üşüşüverdi. Evet, bu hayat bana ait değildi ama en küçük ve en güçlü mutluluklarımı; sevdiğim mahalleyi, gökyüzünün akşamları aldığı her çeşit hali,Marie'nin gülüşlerini ve giysilerini o hayatta bulmuştum ben. Burada oluşumun lüzumsuzluğu birden bire canımı sıktı ve içinde yalnız bir tek şeyi çok sabırsızlık hissettim: bu işin bitmesi, hücreme ve uykuma dönmek.