Hiçbir insan hep aynı insan değildir. Bir şey yaparız,değişiriz. Biri bir şey yapar yine değişiriz. Yaşadığımız her an bir önceki andan farklıdır. O an geçtiğinde artık yeni bir zaman vardır ve yeni bir insan olmuşuzdur. Bir ömür içine pek çok hayat sığdırırız. Sonra geriye dönüp bakarız ve sorarız “ Bu ben miyim, Bu hayat benim mi diye? “
Yanıtı basittir: Evet, sensin. Ve bu hayat senin.
Bütün İyiler Biraz Küskündür Nilay Örnek
Seslendiren : Deniz Yüce Başarır
Süre: 4 saat 24 dk.
Selam arkadaşlar,
Ben Nilay Hanımı yıllar önce bir sergide tanıştım. O sergide o gün kitaplarını imzalıyordu. Sıcacık çok yakın biri. O günden sonra kendisini takip eder oldum.
Ancak kitaplarıyla tanışma fırsatı bulamamıştım. Bu kitabını
Düşündüğünüz kadar iyi bir insan değilim ben. Kalbim o kadar temiz, niyetlerim o kadar duru değil. Bir parça bulanığım. Bak yine "estağfirullah" diyorlar. Düşündüğünüz gibi biri olmak çok yorucu.
Bugünkü konumuz okurken beni etkileyen çokça altını çizip düşündüğüm o kitap: Şeytan’ın Günlüğü. Öncelikle konusundan biraz bahsetmem gerekirse şu şekilde açıklayabilirim. Kitabımızın konu aldığı şeytan cehennemde canı sıkıldığı için ve insanları daha yakından tanımak için dünyaya Amerikalı bir milyarderi öldürerek onun kılığına girmiş bir
Mırıldandıklarım
masumlar ne anlatır yüzlerinde?
cennet, neyi yitirdikten sonra aramaya
başladığımız şeydir?
içimizdeki boşluktan başka nedir ki ölüm?
bu boşlukla nereye dek gidilebilir?
Nureddin Mahmud Zengî (rah.) (vefatı 1174), adaleti ve dindarlığı ile meşhur İslâm hükümdarlarındandır. Tasavvuf ehli zâtlara ve âlimlere, son derece hürmet eder, onlara tevâzu ile davranırdı. Meclisine o büyük zâtlardan biri gelse, ilk gördüğü anda ayağa kalkar, kucaklar ve bizzât yer gösterir, onlara hayli ihsanlarda bulunurdu. Bu sebeple uzak
"İş, nasıl oluyorsa bizlerin hain oluşuna geliyordu... yaftası olan ve arkasında kalabalıklar tutan bu insanların söylediklerinin tutarlılığı, muhatapları tarafından, doğru yanlış muhakemesi yapmaksızın kabul ediliyordu. Öyle ya, içten içe ben de kabul ediyordum, tabii ki bu yalanı değil; ilerisini, getirisini. Mademki bunları düşünüyorsunuz, o zaman emeğimi sizin için sunmayacağım, beni hiçbir göreve çağırmayacaksınız, bir hainin sizin değerlerinizi benimsemesini bekleyemezsiniz; sevmem için zor kullanmayacak ve hiçbir baskıda bulunmayacaksınız... İşte olay şimdi daha da alevleniyordu, bu ham kütükler; hiçbir zaman için bir adım sonrasını düşünmemişlerdi, aptallıklarından değildi; ne istediklerini, kendileri bile bilmiyordu! Kör oldukları içindi tümü... kördüler fakat bu noksanlık, yine de zorbalıklarını engellemiyordu. Dünyanın hangi köşesinde benim gibi biri katledilecek olsa onore oluyorlardı; neden ve niçin suallerini kendilerine soramıyorlardı... bu insanlara, öğretilmiş birkaç gerçek söz konusuydu; "değerleri yok etme ve kendi değersizlikleri içerisinde ele geçirilmeye müsait olmak" vücudun kangreni, bütünüyle bundan ibaretti. Yorulmadılar, sarf etmediler; salt kusursuz bir aptaldı bütün hepsi."
M.A
Çevremde kötü insanlar vardı; ben ise onlar tarafından iyi biri olarak bilindiğimi düşünürdüm ama yanılmışım. Kötüye kötüsün dediğim için o kötüye göre de ben kötünün baş rolüymüşüm.✍️
Tiyatrosunu da izlemiş biri olarak trajikomedi türünde güzel bir tiyatro kitabı. Kitap bence her zaman ve zemin diliminde var olan "hastalık hastası" denilecek kişiyi oldukça güzel tarif etmiş. Tıp ilmine güvenip hastalığı olmasa bile kendini hasta hisseden, hastalığı çıksa bile daha çok hastalığı olduğunu iddia eden, sürekli kendini "hasta" konumundan terfi ettirmeyen insanı ve çevresiyle ilişkisini muazzam bir şekilde aktarmış. Moliére'nin bizzat yer aldığı sonunda öngörüsüyle yaptığı konuşmanın gerçekte başına gelmesi de etkileyiciydi. Ve yaşadığı dönemde "tıpa yönelik takınılan tavırlara" karşı eleştirileri sayesinde, o dönemle sınırlı kalmayıp çağın ötesine geçmiş bir yazar olmuştur. Zira çağımızda da, yaptığı eleştirilerin vücut bulmuş halini görmekteyiz.
Hastalık HastasıMolière · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20216.2k okunma