Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sonuçta yıkmak ve bozmak zordu, ama yıkıp yaktığını yeniden inşa etmek o kadar da kolay değildi.
Yöneticiler ne kadar çok olursa, hükümet o kadar güçsüz olur.
Reklam
Her günü pes etmeden, umutsuzluğa kapılmadan, intihar etmeden, hatta siyaset tartışmaya devam ederek nasıl atlatıyorlar? Bu kadar katı egoist olabilirler mi? İşlerin böyle olmasından o kadar eminler ki kendilerinden bir kez bile şüphe duymuyorlar mı?
Belki “kız kardeş” gazyağı tenekesini ararken içinde erik haşlanmakta olan tencereyi devirir ve böylece ertesi günün öğünü için gerekli kaloriyi almamızı engelleyerek hepimizin hayatını tehlikeye atabilirdi. Şiddetli bir dayakla cezalandırılması gerekirdi – öfkeyle değil çünkü öfke hazımsızlığa yol açabilirdi. Sessizce ve etkin bir biçimde uygulanmalıydı ceza, küçük bir tahlil için yumurta akını çırpan kimyagerin edasıyla. Fakat cezanın caydırıcı etkisini anlayamayan “kız kardeş” insanın kanını donduran çığlıklar atmaya başlar, bu da ihtiyarı o kadar etkilerdi ki yürüyüşe çıkıp iki-üç saat sonra eve kör kütük sarhoş dönerdi, Daha da kötüsü , sendelerken sürgülü kapının boyasından küçük bir parçanın ufalanıp gitmesine neden olurdu. Bu ufalanan parça yüzünden çıkan büyük kavga düşlerim için fevkalade zararlıydı çünkü düşlerimde sıklıkla kız kardeşimle yer değiştiriyor, ona uygulanan işkenceyi kabulleniyor ve aşırı hassas beynimle onları besliyordum. Kadim gizemlere, kabul törenlerine, ruhun göçüne dair formüle edilmemiş bilgilerimi her seferinde kırılan cam seslerinin, çığlıkların, küfürlerin, iniltilerin, hıçkırıkların eşlik ettiği bu düşlerde edindim.
Kaçsam o da bir türlü karanlık şimdi Ne kadar aynı bir dünyadayız seninle Aşka, döğüşe, maviye yetmek için Biriyim, cesurum, var mısın ellerime Bir başka sabaha kadar içelim.
O kadar ki, kalbim, nihayet bu neşenin yalanına inanıyor, suya konan kuru çiçekler gibi titreye titreye canlanmaya başlıyordu.
Reklam
Kalbimden neler geçtiğini, kafamda biriktirdiklerimi, tasarladığım her şeyi bildiğini düşünüyorum. En azından tüm bunları hissettiğini. Belki de böyle bir beklenti benimkisi. Çünkü bunları sana asla söylemeyeceğim. Asla söyleyemeyeceğim. Oysa o kadar dilimin ucundalar ki. Rüzgar esse düşecekmiş gibi, gözlerime baksan, giderken başını bir kez geriye çevirsen, ağzımdan dökülüverecek kadar dilimin ucunda. Uzunca susuşlarım, ağzımı bile açmadan öylece kalakalıp, bakışlarımı kaçırışım hep bundan. Burada hava her geçen gün biraz daha soğuyor. Zaman diyorum, biraz daha zaman. Dilimin ucundaki kelimeler bu kış da donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler. Biraz zaman diyorum. Kalbimin bir yanı sıcak kalabilirse bu kış, bir delilik daha yapacağım. Ne bir portakal bahçesinde dolaştım ne de bir posta treninde yolculuk ettim. Çiçekler bir açmaya görsün, bir çılgınlık yapıp hatır için öleceğim. Aslında seni çok… özledim.
""Hayal kırıklığı ne kadar fazlaysa söylemler o kadar keskin oluyor. Hoşgörü bitince mücadele edecek yüreğin de kalmıyor."
7.cilt
"Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı. Fakat şeytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri öğretiyorlardı."  Bakara sûresi(2), 102. Âyet-i kerîmenin tamamının anlamı şöyledir: "Süleyman'ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular. Halbuki Süleyman büyü
Hareketlerin o kadar açık konuştuğu bir yerde hiçbir kelimeye ihtiyacım yok.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.