Bu yaşadığım hayat, o kadar benim değil ki herhangi bir saatimde birisi gelip de bana "Haydi kalk, sıran geldi, kendi kendin ol !" diye bağırsa sanki böyle bir şey mümkünmüş gibi inanıp koşacağım. -Ahmet Hamdi Tanpınar
Aynı yalanı o kadar fazla kez söyledim ki sonunda kendim de inandım.
Reklam
Yıllar sonra hiçbirimiz hayatta olmayacağız, evet anılarımız bile silinecek. Yüz yıl önce yaşayan biri de bizim gibi şeyleri kendine dert etti ama şu an ne o var ne de o dertleri. Ona dair hiçbir şey kalmadı bu dünyada, belki bayramdan bi gün önce gidilen bir mezarı kalmıştır ama fazlası kalmadı. Onun en ufak sıkıntısını ya da bu hayatta yaşadıklarını kim hatırlar ki. Bu kadar acımasız ve ölümlü dünyada her şeyi kafaya takmak, yaşamayı unutmak ne kadar acı. Boşluğa düştüm çünkü madem ölüm varsa iyi ya da kötü yaşamanın anlamı ne? Senelerdir bu soruya duyduğum tek cevap var ama ben onu hala tam anlamıyla anlayamadım.
Tuhaf hissediyorum. Yine o akşamlardan biri. İçimdeki beni keşfediyorum hala. Onun ne istediğini, neyi ne için hissettiğini. Bir adım ötesi buğulu hala. Yaşıyorum sadece. O gün ne getirirse onu yaşıyorum. Dışarıya gösterdiğim kadar güleç değilim içimde. İçimdeki bu his bir ceza sanki bana. Bir lanet gibi. Sanki başka insanlarda yok da bir tek
nefse boykot!
bakım, temizlik, gıda gibi birçok alanda yerli üretime dikkat edildiği gibi temiz içerikli olduğuna da dikkat etmek gerekir. boykot mes'elesine farklı açılardan bakıp bazı yanlış anlaşılmaları gidermek gerektiğini düşünüyorum. misâl adam a marka kolayı tüketmiyor neden çünkü boykot ediyor ama b marka yerli gazlı içeceği lıkır lıkır içiyor.
Eve Özlem
Nasreddin Hoca’nın fıkralarını, dimağına fikir inmeyen çağlarda okuyan gençler, çoğunu anlayamaz ve bazılarında da hayret içinde kalır. Hoca’nın dokuz onlu yaşlarda dinlediğim bir latifesi vardı. Zihnimde defalarca tasarlamış ve o latifeyi bir türlü anlayamamıştım. Müteselsilen dört beş ayda bir aklıma gelen bu fıkrayı anlamam, uzun zaman aldı.
Reklam
Çaresiz 1919'dan günümüze
1919 senesi... Her yanda bilinmezlik kol geziyor 30 Ekim 1918' de mütareke yapılmış ve üç gün sonrasında yurdun her bir yanına düşman çekirge istilası misali doluşmuş. Biri çıkıyor(Mustafa Kemal Atatürk) ve bu oldubitti silsilesini umursamıyor asla karamsarlığa kapılmıyor daha ilk andan "Geldikleri gibi giderler", diyor. Sivas'ta kongre toplanıyor. Amerikan mandasını savunan bir delege alıntıdaki konuşmayı yapıyor. O gün ekonomik sıkıntılar bir ülke için ne kadar ciddi bir mevzuysa bugün aynı ülke için bir o kadar ciddi önem arz etmektedir. Tarihte yer etmiş bütün medeniyetler zenginlik ve refaha kavuşmak için savaşlar, barışlar, anlaşmalar, işgaller, icatlar, reformlar yapmıştır. Tarih koca bir tekerrürdür ve tekerrür ettiği asıl mesele de bence şudur ki: Büyük balık küçük balıkları hep yemiştir ve yiyecektir. Ve bu ülkenin her bir neferi küçük balık olmaktan kurtulmak için her gün daha ileride olmak için çabalamalıdır. Etrafımız adeta ateş çemberi bizi de çemberin potasında eritmek için türlü planlar hep denendi ve denenecek. Anka kuşu küllerinden doğar.Bu ülke bir kere küllerinden doğdu bir daha küle dönmesin diye çalışmalı... Her şeye rağmen inancım var yılmayıp tekrar tekrar var olacağımıza.
Havva

Havva

@yazilidusler
·
30 May 16:22
Sivas Kongresi (4-11 Eylül 1919)
Bütün devletler bizi tamamen bağımsız bile bırakacaklarını söyleseler yine yardıma muhtacız. 400 ilâ 500 milyon lira borcumuz var; bu parayı kimse kimseye bağışlamaz. Bize bunu ödeyiniz diyecekler. Hâlbuki bizim gelirlerimiz faizine bile kâfi değildir. O zaman müşkül bir vaziyette kalacağız. Bunun için bağımsız yaşamaya mali durumumuz müsait değildir. Sonra yanı başımızda bizi taksim etmeyi emel edinmiş devletler var. Onların ihtiraslarına karşı mahvoluruz. Parasız, ordusuz ne yapabiliriz. Onlar tayyare ile havada uçuyorlar, biz henüz kağnı arabasından kurtulamıyoruz! Onlar dritnot yapıyorlar, biz yelkenli gemi yapamıyoruz. Bu hallerle bugün bağımsızlığımızı kurtarsak bile, yine günün birinde bizi taksim ederler.
Sayfa 158 - Pegem AkademiKitabı okuyor
Gün olur asra bedel / Gün var əsrə bərabər
Bəzən düşündüklərinin bir sətrdə elə tam, bütöv ifadəsini tapırsan ki… O anda sözün qüvvətinin və ədəbiyyatın sehrinə qapılırsan. Düşünürsən: “Necə ola bilər ki, dünyanın başqa yerində, başqa zamanda birisi mənimlə tamamən eyni düşünüb, hətta bunu eyni sözlərlə ifadə edib”…. Bazen tek bir satırda ne düşündüğünüzün o kadar eksiksiz, bütünsel bir ifadesini buluyorsunuz ki, o anda kelimenin ve edebiyatın gücünün büyüsüne kapılıyorsunuz. ”Dünyanın başka yerlerinde, başka zamanlarda tam olarak benim gibi düşünen, hatta bunu aynı kelimelerle ifade eden biri nasıl olabilir?" diye düşünüyorsunuz.…
Senin Korkuların Benim İnceliğim
Ayrılık ne biliyor musun? Ne araya yolların girmesi, Ne kapanan kapılar, Ne yıldız kayması gecede, ne güz Ne ceplerde tren tarifesi, Ne de turna katarı gökte. İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık! İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini, Birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine. Ardında dünyalar ışıyan camlar
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.