Evet meselâ her baharda nebatattan ve hayvanattan dört yüzbin nev'in hadsiz efradlarını, beraber ve birbiri içinde, bir anda ve bir tarzda, yanlışsız, hatasız, kemal-i hikmet ve hüsn-ü san'atla icad etmek ve idare ve iaşe etmek.. hem kuşların misal-i musağğarları olan sineklerden tâ numune-i ekberleri olan kartallara kadar hadsiz efradlarını yaratmak ve hava âleminde, seyahat ve yaşamalarına yardım eden cihazatı verip gezdirmek ve havayı şenlendirmekle beraber, yüzlerinde mu'cizane birer sikke-i san'at ve cisimlerinde müdebbirane birer hâtem-i hikmet ve mahiyetlerinde mürebbiyane birer turra-i ehadiyet koymak.. hem zerrat-ı taamiyeyi hüceyrat-ı bedeniyenin imdadına ve nebatatı hayvanatın imdadına ve hayvanatı insanların yardımına ve umum vâlideleri iktidarsız yavruların muavenetine hakîmane, rahîmane koşturmak, göndermek.. hem daire-i Kehkeşan'dan ve manzume-i şemsiyeden ve anasır-ı arziyeden, tâ göz hadekasının perdelerine ve gül goncasının yapraklarına ve mısır sünbülünün gömleklerine ve kavunun çekirdeklerine kadar mütedâhil daireler gibi cüz'î ve küllî hükmünde aynı intizam ve hüsn-ü san'at ve aynı fiil ve kemal-i hikmetle tasarruf etmek, elbette bedahet derecesinde isbat eder ki: Bu işleri yapan hem vâhiddir, birdir, her şeyde sikkesi var. Hem de hiçbir mekânda olmadığı gibi her mekânda hazırdır. Hem güneş gibi; herşey ondan uzak, o ise herşeye yakındır. Ayet-ül Kübra - 135
224 syf.
·
Not rated
Yazar dördüncüsü olan bu kitabında, Seyyah olur ve Fesleğen’inin peşine düşer. Sevdiğinin sevdirdiği yolda; özlemle, hüzünle, gözünde yaşlarla ilahi bir aşka, ilahi bir aşkla yürür. Ve okurlarına bu kitabı bitirmek için değil; anlamak, gelişmek ve değişmek için okumalarını önerir… Sevmek insanın ateşidir. Sevdin mi ateşin yükselir, içten içe
Eyvallah 2
Eyvallah 2Hikmet Anıl Öztekin · Hayy Kitap · 20175.5k okunma
Reklam
Herkesin gözü önünde yaşayabiliyorsan , evinin duvarları seni çok kez gizlemiyor , aksine koruyorsa sadece, işte ancak o zaman kendini talihli say . Çünkü daha emin yaşamak için değil, herkesin gözlerinden uzak suç işlemek için bu duvarlarla çevrildiğimiz kanısı var içimizde . Sana bir şey söyleyeyim de , bundan ahlakımızın ne olduğunu sen anla : Kapısı ardına kadar açık yaşayan insanı bulman zor olacak . Kapılara bekçileri diken kibrimiz değil , endişeli vicdanımızdır . Öyle bir yaşam sürüyoruz ki , ansızın evin içine bakıverseler , suçüstü yakalanacağız gibi geliyor. Gizlenmek , insanların gözünden kulağından kaçınmak neye yarar? Rahat bir vicdan , milleti toplar başına ; vicdanı rahat olmayan , ıssız yerlerde bile endişeli , kuşkuludur . Yaptığın işler şerefliyse , varsın herkes bilsin , ne çıkar ? Yok, yüz kızartıcı iseler , kimse bilmemiş neye yarar , değil mi sen biliyorsun! Bu tanığı hor görüyorsan yazık sana !!
6.cilt
2. "Mü'minler, boş ve faydasız şeylerden yüz çevirirler." Mü'minûn sûresi (23), 3. Kurtuluşa eren mü'minlerin vasıflarının tek tek sayıldığı Mü'minûn sûresi'nde, onların namazda huşû içinde oldukları bildirildikten sonra hemen ikinci vasıf olarak "Boş ve faydasız sözlerden yüz çevirdikleri" ifade buyurulmaktadır. Bir anlamda, boş ve faydasız şeylerden yüz çevirmenin günlük hayatın huşuu demek olduğuna dikkat çekilmektedir. Namazda gönül huzuru ne ise, günlük hayatta da boş laflardan uzak kalmak odur. Yani insana aynı duruluğu ve huzuru yaşatır. Ancak şu da bir başka gerçektir ki, namazda huşu' nasıl her zaman yakalanamazsa, boş ve faydasız sözlerden uzak kalabilmek de o kadar zordur. Bu yönüyle de aralarında bir benzerlik bulunmaktadır. Başarılabilmesi halinde her ikisinin de mü'mine kazandıracağı mutluluk ve seviye gerçekten son derece büyüktür.
Bir odada yalnız başıma resim yapmak... Bu kadarıyla kendi mutluluğumu üretebiliyordum ama olmuyordu. Şu dünyada kapladığım yerin ekonomik karşılığını ödemeye çalışmakla o kadar meşguldüm ki kendi sanatımdan uzak yaşıyordum.
Yavaş yavaş unutacak, unutacaksın, ileride hatırladığında her şey o kadar uzak gelecek ki acı duymayacaksın.
Sayfa 33 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Sevgisizlik de sevgi kadar içtendir. Bir zamanlar sevdiğiniz birinin artık zayıf olduğunu hissettiğinizde, duygularınız sizi ondan uzak tutmak üzere harekete geçer. Hayatta kalma savaşınızda fazladan bir ayak bağına hiç ihtiyacınız yoktur. İçinizde bir burukluk kalır belki, ona karşı sorumluluğunuz olduğunu düşünürsünüz. Ama fazla üzerinde durmazsınız. Hayat, takım dışı edilen zayıf oyuncular için üzülmeye vakit bırakmaz. Bu ilişkinin diğer tarafında olmak ise hayatta en çok acı veren şeylerden biridir. Sizi bırakanlardan anlarsınız ki, artık tekrar çıkamayacak kadar batışa geçmişsinizdir, batışınızı durduracak hiçbir şey yoktur. Güvendiğiniz, sarılmak, tutunmak istediğiniz "sevdikleriniz" sizin batışınızın durdurulamaz olduğunu hissettikleri anda, yanınızdan uzaklaşmak için saniyeleri saymaya başlarlar. Bu arada beyinleri, vicdan azabı çekmelerini engelleyecek küçük oyunlar oynayabilir. Mesela yaptığınız ya da söylediğiniz bir şeye çok kızarlar. O kadar kızarlar ki, sizi bir daha görmek istemiyorlardır. O kadar kızılacak bir şey midir söylediğiniz? Pek önemi yoktur, onlar bunun gerekli doğrulamasını yapmışlardır. Zaten içgüdüleri sizden uzak durmayı söylemektedir, akıl ona gerekli kılıfı bulur. İnsan böyle pis bir hayvandır işte.
626 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 27 days
Sonra ortaya çıktı, yıldızlı bir gece gibi.
Jane Eyre... Hissettirdiği duyguları yazıya nasıl dökebilirim ki? Okurken Jane'in karakteri beni öyle etkisi altına aldı ki hayran kaldım. Küçük bir çocukken bile her şeyin farkında oluşu, güçlü iradesi, tüm kötü düşüncelerden uzak o ruhu... Kadınların hor görüldüğü bir dönemde dünyaya kafa tutan 10 yaşında kimsesiz bir kız çocuğunun büyüyüp güçlü bir kadına dönüşünü okuyoruz. Anne babası küçük yaşta ölen Jane ona kol kanat geren dayısı da ölünce yapayalnız kalır. Kitapta açıkça gördüğümüz Jane'in sert karakterinin en büyük nedeni kötü kalpli yengesinden ve kuzenlerinden gördüğü psikolojik şiddet. Hikâyenin aslı Jane'in yatılı okuldan mezun olup mürebbiye olarak Thornfield malikanesine yerleşmesiyle başlıyor. Jane malikanenin efendisi Edward Rochester'a gönlünü kaptırır kaptırmasına ama onu bekleyen şeylerden haberi yoktur. Hikâyenin bu kısımlarının gotik bir havaya bürünmesi heyecanı daha da arttırıyor. Aynı zamanda uzun bir kitap olmasına rağmen içindeki heyecanı son sayfalarına kadar kaybetmeyen bir kitap. Mutlaka okuyun, pişman olmazsınız.
Jane Eyre
Jane EyreCharlotte Brontë · Can Yayınları · 201831.2k okunma
408 syf.
·
Not rated
O kadar üzücü bir kitap ki ... ama en çok Sabahattin Alinin kızına üzüldüm. Babasız ve bu kadar sıkıntı ile büyümek ...bu kadar babadan uzak kalmak. Evlenmeseydi daha iyi olurdu veya evlendikden sonra ailesine odaklansaydı. En azından Aziz Nesin gibi bir yol çizseydi
Yeşil Mürekkep
Yeşil MürekkepOsman Balcıgil · Destek Yayınları · 20164,966 okunma
13 Kasım 1973: Atsız Toptaşı Cezaevi'nde Dört aylık rapor Adli Tıp'ta Kasım ayına kadar bekledikten sonra kabul edilmemiş; reviri olan bir cezaevinde cezanın çekilebileceği belirtilmiştir. Bunun üzerine Atsız, "13 Kasım 1973 Salı günü davet edildiği Bostancı Karakolu'ndan İstanbul İnfaz Savcılığına sevk edilmiş ve orada resmî
Reklam
Muhteşem bir alıntı!!
Eğer geçmeseydi Kuranı Kerim'in üstünden onlarca kuşak, ben inanırdım yazılanların hepsine. Ama inanmıyorum o onlarca kuşağın dürüstlüğüne. O onlarca kuşağın dinine sadakatine inanmıyorum! Çünkü insanı tanıyorum. Çünkü kendimi tanıyorum. Canı öyle çektiği için duaları değiştirecek her dinden kuşaklar tanıyorum. İnsan dokunduğu her şeyi kirletmiştir bugüne kadar. Dinin kendini bundan koruması o kadar uzak bir ihtimal ki! Kimse gelip anlatmasın bana insanın iyiliğini, din kitaplarını. Ben sadece mucizeleri kabul ederim. Onlara inanmak, insan zekasının kötü tarafından çıktığı belli olan yazılara inanmaktan daha kolay. Kızıldeniz'in yarıldığına, gerektiğinde kadının dövülebileceğinden daha çok inanıyorum. Çünkü mucize bana daha temiz geliyor. Ne birinin çıkarına, ne de bir başkasının zararına binlerce yıl önce bir denizin yarılmış olması. Ya da bir mağara girişinin örümcek ağıyla kapatılması.
Sayfa 120Kitabı okudu
559 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 6 days
“Dünya Quasimadonunku gibi hassas olan kalpler için bir cehennemdir” - bu əsəri oxumuş olsaydı Goethe
Victor Hugo
Victor Hugo
Notre Dame'ın Kamburu
Notre Dame'ın Kamburu
. Öz möhtəşəmliyi, dərinliyi, verdiyi mesajlar, sahib olduğu həzin, təsirli səhnələr- dram, tragediya, sevgi ilə hər oxur kimi məni də dərindən təsirləndirən bir kitab oldu. Amma düzünü desəm incələmə yazmaq içimdən gəlmədi əsəri
Notre Dame'ın Kamburu
Notre Dame'ın KamburuVictor Hugo · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202232.7k okunma
Firavunluk, belli ki henüz “İnsaniyet Makamına” varamamış “beşer” den açığa çıkan nefs (ego) varlığını besleyen nitelikleri: hırs, kin, kibir, yalan, güç ve hükmetme arzusu….simgeliyor. “Farkındalık” bütünsellikten uzak bir farkındalıkda olsa, sahibi dünya işlerinde gayet başarılı olabilir. Bu farkındalık, varlığı kemalatıyla idrak etmek, kapsayıcı olmak ve sevgiyi açığa çıkarmak yönünden eksiktir….Bu durumda Firavun nefsin en alt basamağını temsil etmekte. İnsan denen varlığın potansiyelinin açılmasına engel olan, katılaşmış, hırslı, kendini ötekilerden üstün gören, ahlaki mdeğerleri evrenselliğe bağlı olmayan nefs mertebesi. Musa, her nefs için “ektiklerini biçmenin kaçınılmaz oluşu’dur.Tıpkı Nuh bahsinde olduğu gibi, ortalıkta nasıl bir fırtına olursa olsun, Musa suyun üzerinde kalacak ve hedefine varacaktır.Hatta aldığı önlemler süreci daha da hızlandıracaktır. Aslında Firavun hiçbir şey yapmasaydı, Musa bizzat kendi sarayına kadar girerek, o güce erişemeyecekti. Burada düşünenler için nice ayetler vardır… Günlük dilde “çabaladıkça batmak” denen bir hal vardır. Aslında bir bakıma bunu anlatıyor…
1966: Yazılar-Kitaplar-Olaylar: Atsız, Nejdet Sançar ve Türkçüler CKMP'yi destekliyorlardı ama Ötüken'in Kasım 1965 sayısından itibaren CKMP ve Türkeş hakkında bir suskunluk vardı. CKMP hakkındaki son haber, seçimlerden hemen sonraki 20 Ekim 1965 tarihli nüshada çıktı. Diğer partilerin farklı kesimlerden oy aldığı, "Türkeş'in
Her İşin Başı İslâm
Muaz Ibni Cebel Radiyallahu Anh’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: “- Tamamıyla işin aslını (başını, temelini) haber vereyim mi sana?” “- Ver, Ya Rasûlallah!” “- İşin başı (aslı) İslâm’dır...” ( Tirmizî, İman 8; İbn Mâce, Fiten 12; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 231, 236, 237) Her şeyin temeline İslâm’ı
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.