ZİLLETE ALIŞMIŞ...
Üstad Mahmud Şakir'inde bulunduğu mutad edebî toplantılardan birinde, hiç unutmam Abbasîler devrinin en büyük şairlerinden olan Ebu't-Tayyib el-mütenebbî'nin "Divân"ı okunuyordu. Şairin şu muhteşem beyiti okundu: "Men yehün yüshilü'l-hevânu aleyhi / Mâ li-curhin bi-meyyitin îlâmu..." Zelil olan kimseye zillet kolay gelir. Ölmüş bir insanın aldığı darbelerden acı duymaması gibi...
Sayfa 310 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Üstad Mahmud Şakir-, Büyük Edipler, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Tam yalnız ve çaresiz hissediyorum derken, ezan okundu. Utandım.
Reklam
Kur'an'a hizmetin bedelinin ağır olması normaldir. Bu asırda ortaya çıkmış bir mesele değildir bu. O Aslında pek çok zor şartta indi, okundu, korundu ve bizi ulaştırıldı. Şimdi biz, her zamankinden daha rahat ve daha çok imkanı olan bir zamandayız. Böyle bir zamanda Kuran'ı yalnız bırakmaya mazeret bulamayız.
"Elimizde kala kala bir tek kıssalar kaldı. Kıssa deyip geçmeyin öyle. Kerim kitab'ın yarısından çoğu kıssadır ve Efendimiz (s.a.v.) ashabıyla ne zaman otursa Benî İsrail'in menkıbelerini anlatır, ezan okundu diye ara verirmiş ancak. Mühimdir kıssalar; tabii bilene, görene; köre ne!"
Paris'teki delege Reşid Bey'den gelmiş olan iki telgraf okundu. Bunlardan birisi, Spa Konferansı kararlarını, diğeri de bu kararlar kabul edilmediği takdirde, İstanbul'un Türklerden alınacağını bildiriyordu. Bu bilgiler verildikten sonradır ki, sadrazam bir konuşma yapmış ve hazır bulunanların sözlü veya yazılı olarak mütalaalarını istemişti. Bunun üzerine eski şeyhülislamlardan Mustafa Sabri Efendi, Hadi Paşa, Abdurrahman Şeref ve Mustafa Asım efendilerle daha bazı kişiler konuştular, mütalaalarını bildirdiler. Konuşmaların bitmesinden sonra padişah, antlaşmanın imza edilmesini isteyenlerin, ayağa kalkmak suretiyle oylarını açıklamasını istediği vakit çok üzücü bir görünüş meydana gelmişti. Çünkü devletin en ileri gelen, tecrübeli ve güngörmüş kişilerinin hepsi, "Ayandan Topçu Feriki Rıza Paşa" hariç, ayağa kalkmışlardı. Böyle yapmakla onlar, hükümetin tavsiyesine uymuş, fakat yüzyıllarca şanla, şerefle yaşamış olan büyük bir imparatorluğun yıkılması kararını mühürlemiş oldular. Bundan sonradır ki, hükümet, barış antlaşmasına imza koymak üzere, delegeler heyetine katılmalarını bir hafta önce uygun görmüş olduğu, Hadi Paşa ile Rıza Tevfik Bey'i, bir Fransız savaş gemisi ile yola çıkardı.
Sayfa 157Kitabı okudu
Ön Söz
Herkesin hayalleri vardır. Gerçekleşeceğine umut ettiyi. Bir de hayalden öte dilekler vardır. Gerçekleşir mi bilinmez. Ama umut edilir. Umutlarla çıkılır yola. Ben yazarken kitap olsun diye yazmadım. Canım yandıkça kelimelere sarıldım. Acılarımı, sevinçlerimi çığlık niyetine dizeler halinde bembeyaz sayfalara dizdim. Ve geriye baktığımda bir kitaplık sözle karşılaştı gözlerim. Anlamı okuyana ne ifade eder bilmem ama onlar benim ruhumun nefes alışları. Tıkandığım her anıda soluklandığım limanım. Yazdım ama anlıktı her yazım. Hiçbir yere kaydetmeden, ilk buraya yazdım ya ben. Yazar değilim, yazarlık da değil niyetim ama her yazdığım okundu. Daha basılmadan, toplu hale gelmeden. Binlere ulaştı ya, bu bana yetti her daim. Ama "buralarda kalmasın, topla," diyenler oldu. Ve bana söz verdi bir gün canözüm. Pdf haline getirmek üzere. Olduğu gibi, imla hatalarıyla, eğrisiyle, doğrusuyla, en yavan haliyle. Gözünün nurunu bıraktığı satırlarımın kitap haline ulaşmama vesile oldu. Şimdilik bir tek bende kalacak olan PDF'im bir gün yine onun elinden geçerek düzünlenecek. Olur da nasip olursa, kitap haline gelirse, onun sayesinde olacaktır. Ödenmesi mümkün olmayan haklar vardır. Hakkını ödeyemem canözüm.
Mâverâ
Mâverâ
Mucizelere inanma sebeplerimden biri de sensin. En ilkel haliyle 465 sayfalık PDF'i gözyaşımla karşıladım. Bir gün kaç sayfalık kitap olur, ya da olur mu bilmem ama o hissi bana yaşattın ya, duygularımı anlatmaya kelimeler yetmez. 💙İyi kimsin💙
Kitabsever
Kitabsever
Reklam
okundu bitti
MEDARI MAİŞET MOTORU SAİT FAİK ABASIYANIK 1944 yayınlanan ilk romanı. Kitap yayımlandıktan birkaç gün sonra Bakanlar Kurulu’nun kararıyla toplatılır.Sait Faik’in annesinin maddi desteğiyle yayınlanmıştır.Tutuklamalar ve aramalar sıklaşınca Arpad kitapları yakmak zorunda kaldı.
Medarı Maişet Motoru
Medarı Maişet Motoru
Sait Faik Abasıyanık
Sait Faik Abasıyanık
İskenderiye Kulesi Mimarı (önemli)
Mimarın adı Sostratus idi ve o bir Yunan'dı. Kral ise ikinci Ptolemy yani Philadelphus idi. Kulenin inşasında Prolemy zirveye yakın uygun bir yerde duvara mermer konmasını emretti. O mermerin üzerine onun adı kazınacaktı. Mermer tablet yapıldı ve yerine koyuldu. Mimar mermerin üzerine gizlice kendi adını kazıdı ve mermeri kireçten bir kaplama ile örttü. Oraya da kralın adını kazıdı. Zaman içerisinde kireç kaplama döküldü ve kralın adı yok oldu. Ve kule dayandıkça mimarın adı okundu. Kulenin yüzyirmi metre olduğu söylenirdi. Yüzyıllar boyu şöhreti sürdü; ama şimdi onun yerinde işe yaramaz ve anlamsız kalıntılardan başka hiçbir şey kalmamıştır.
Sayfa 35 - İlyaKitabı okuyor
Dinmeyecek bir özlem yüzünden okundu.
Öğrenciler ne istiyorlardı? Bir ilim ve ahlak müessesesi olması lazım gelen üniversitelerde yolsuzlukların bulunduğunu, suistimallerin su yüzüne çıktığını, ahlakla bağdaşmayan davranışlara rastlandığını, fahiş fiyatla kitap satıldığını, idari yolsuzlukların yanında ilmî yetersizlikleri bulunan birtakım öğretim üyelerinin mevcut olduğunu, özel yüksekokulların başlı başına bir sorun hâline gelmesine rağmen kimse tarafından ele alınmadığını ileriye sürüyorlardı. Bu arada imtihan yönetmeliklerinden yurtlara, gıda meselesinden, istedikleri fakültelere girememeye kadar birçok dert ve davalarının da bulunduğunu hatırlatarak, bunlara çözüm yolu bulunmasını istiyorlardı. Üniversitelerimizi yakından tanıyanlar, öğrencilerin şikâyetlerinden çoğunu haklı bulmakta idi. Üniversite yetkilileri öğrenci isteklerinden bir kısmını yerine getirmiş, diğer bir kısmını, kanunlara aykırı bulup geri çevirmiştir. Bizde ilk boykotlar böyle başladı, ideolojik bir görünüşleri yoktu. Hatta birçok yerlerde milliyetçi ve solcu öğrenciler boykotları birlikte yürütmüşlerdir. Şikâyetlerden çoğunun haklı olması bir tarafa derslere girmemek; çalışmanın sıkıcılığından kurtulmak öğrencilerin hoşuna gidiyordu. Kısa bir süre içinde, durum değişti. Boykotlara karar vermek üzere düzenlenen forumlarda, “Halka dönük üniversite”, “Gerçekten demokratik, tam bağımsız Türkiye", "NATO'ya hayır; Amerika defol", "Kahrolsun faşizm” ve “Yaşasın Türkiye Halklarının Kardeşliği" gibi lâflar duyuldu; yazılar okundu.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.