Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Nietzsche Ağladığında
ben topluma karışıp onların arasında sürülecek bir yaşama uygun değilim. Toplumsal ilişki kurma yeteneğim, başkalarına duyduğum güven ve ilgi; bunlar çoktan köreldi.Tabii bunların bir zamanlar var olduğunu varsayarsak. Ben hep yalnız bir insan oldum. Her zaman da yalnız olacağım.Bu yazgıyı kabul ediyorum.
HZ. ALİ VE EHLİBEYT’E BAĞLILIK
“İzzet ile bütün kuvvetli işleri başardık. İpin ucu elimize geçti, küfrü bozduk. İslamiyet böyledir.” İmam Ali “Küfrü bozduk” diyor; yani Hak ile batılın Ehlibeyt ile ayrıştığını, İnanmış gibi görünenlerin kalplerindeki gizli küfrün aşikâr olduğunu ifade etmiştir. Ve yine bir sözünde, “İmamet ipi Peygamber’in vefatından sonra kovaya bağlanan
Reklam
ARRİVAL - GELİŞ
Bugün bir filmi tanıtmak istiyorum sizlere. Beni çeken yönü içinde dilbilim olması. Oldum olası severim öyle şeyleri. Şifre kırmak, harfleri birleştirmek, bulmaca çözmek gibi... Gizem, bilim kurgu, zaman ve biraz dilbilim belki biraz daha fazla dilbilim... Filmin başrol oyuncusu Louise, önce dramatik sahnelerle görünüyor bizlere. Sonra normal hayatından bir kesit veriliyor ve aniden uzaydan gelen canlılarla konuşmak ve onları konuşturmak üzere apar topar evinden alınıyor. Devamını anlatmıycam merak etmeyin ;) Filmde sorgulanan iki nokta var: 1.Zamanı algılayış şeklimiz düşünce biçimimizle alakalı mıdır? (yani biz zamanı doğrusal algılıyoruz. Herşey sırasıyla... Ama bir de şu var. Hani en sevmediğimiz ders bitmek bilmez o tenefüs zili çalmaz ya, bir de en sevdiğimiz öğretmenin dersinin çabucak bitmesi... İşte biz bu iki eşit zamanı aynı algılamayız. Neden? 🤔) 2. Dilimiz düşünce biçimimizi etkiler mi? (Sapir-Whorf hipotezi) Anahtar kelime : düşünce biçimimiz Filmde zamanı doğrusal vermemişler tabii ki. Film bittiği zaman başta karmaşık gelen olaylar son parçalarla birleşiyor. Ayrıca Di caprio'nun 'Başlangıç' filmini de anımsatıyor. Benzeri yani... Sözün özü hem zamanı hem dilbilimi bir güzel harmanlamışlar ve benim gibi bu tarz kafa açıcı filmleri seven izleyicilerine sunmuşlar. Keyifli izlemeler...
OHAL'de -Nice Kırk Yıllara-
Sevgilimin karakter olarak mükemmele yakın bir hali var. Her insan da olduğu gibi tarafımca kabul görmüş kendine has halleri de mevcut. Misal vermem gerekirse çok tembel! Gülü seven dikenine katlanır düz mantığı her zaman bana gülünç gelmiştir. Günlerden bir gün telefonda konuşurken: "hayatım hangi kahveyi severek içiyorsun" diye sordu. Bende ona şöyle cevap verdim, "sade ama şekersiz ve sert cronat gold her kahve tercihimdir," diye karşılık verdikten sonra sevgilim bana: " vayyy! öğrenmiş oldum gördün mü?" demesi üzerine aradan geçen bir zaman diliminde bana misafir gelmesi ile "kahve içelim mi?" demesi üzerine "olur." cevabını verdim. Tabii az evvel yukarıda da bahsettiğim gibi kendisi tembel olunca kalktım kahveleri ben hazırladım. Kendisine dönüp kahvesini ikram ettikten sonra şöyle dedim: "zaten tembelsin, niçin hangi kahveyi sevdiğimi sordun ki, sonuç olarak ben yaptıktan sonra bunun bir anlamı yok ki," dedim. Sevgilim, bana gülerek "birlikte içiyoruz, hangimizin yaptığının ne önemi var" demesi üzerine şu sözler geldi aklıma: aşk, yalnızca bodrumda yaşanmıyor çatı arası altıncı katta hatta dört duvar arasında sevgiliyle birlikte kahve içerek'te yaşanıyor. Aşk meczuptur, aşka taş atılmaz.
"Yetişkin bir kızı olan bir dul kadınla evlenmiştim. Babam da üvey kızımla tanışınca, ona aşık oldu ve sonumda da kandırdı ve evlendiler. böylece babam damadın oldu. Üvey kızım da annem durumuna geldi. Karım bir oğlan doğurdu. Çocuk tabii ki babamın kayın biraderi ve üvey annemin kardeşi olarak benim dayım sayıldı, Üvey annem de bir oğlan doğurdu böylece kardeş sahibi oldum. Ama üvey kızımın çocuğu olduğundan, aynı zamanda da torunum sayıldı. İş bu kadarla da bitmedi. Karım annemin annesi olduğu için, benim büyük annem sayıldı. Bende babamın babası oluyordum. Sonunda kendiminde dedesi olmuştum.."
Mark Twain
Mark Twain
Yumurta – Andy Weir Öldüğünde eve gitmek üzere yoldaydın. Araba kazası oldu. Ölümcül bir kaza olmasının dışında sıra dışı bir şey yoktu. Geride karını ve iki çocuğunu bıraktın. Acısız bir ölümdü. İlk yardım ekipleri seni kurtarmak için ellerinden geleni yaptılar ama fayda vermedi. Vücudun tamamen paramparça olmuştu. İnan bana ölmen daha
Reklam
Saat şuan 20:26 ve bu yazıyı yazmaya başlıyorum. 30 satır nasıl olacaksa artık hiç bir fikrim yok. Hep D-c yüzünden. Sene 2005 aylardan şubat günlerden 19 saat 21'i 5 geçiyor. Mersin Silifke'de devlet hastanesinde bir melek doğuyor. Babası "Adı Melda olsun" diyor. Dedem de "Hayır Cemre olsun" diyor. Ve adım Cemre oluyor.
991 öğeden 651 ile 660 arasındakiler gösteriliyor.