Umut ve serüven yoktu artık. Ne dert, ne acı, ne hayal kırıklığı.. Yalnızca uçsuz bucaksız ölüm arzusu, aynı anda herşeyin sonsuza dek bittiğini görmek dileği..
Bilmiyorum hiç cansız bir bedene dokundunuz mu? Bilmiyorum hiç açık olduğu halde bakamayan bir göz gördünüz mü? Bilmiyorum hiç bir insanın yaşamdaki son anına şahit oldunuz mu? Ben defalarca oldum, gecenin bu saatinde hayatı birçok yönden sorgulayacak kadar.
"Neler sevmişlerdi acaba, nelere kırılmışlardı, neler yaşayabilmişlerdi ve hangi renklerde yaşayabilmişlerdi?"
Siz hangi renklerini yaşayabildiniz hayatın? Işıl ışıl sarısını, özgürce mavisini, iyilik getiren yeşilini, tertemiz beyazını ya da tüm asilliğiyle siyahını... Yaşayabildiniz mi kendinizi tüm renklerinizle? Sahi, hayatınız hangi renkti, desem bir cevabı olur muydu? Ya da yaşadığınız neydi; kendiniz mi yoksa dünya mı?
Bir rengi var mıydı hayatınızın? Ölüm oldukça soluk ve renksiz çünkü. Tüm sıcaklığıyla yaşadınız mı kalbinizi? Ölüm soğuk ve katı çünkü. Tüm güzellikleriyle sardınız mı bedeninizi? Ölüm sizi bedeninizden uzaklaştıracak çünkü.
✨Yaşayın tüm renkleriyle hayatı, yaşayın her halinizle kendinizi✨
aynı kılıçla ölmek istiyorum. eşit bir ölüm istiyorum.
sokaklar ve kalbim için. ama yok, inan yok. her defasında kırılan bir kurşun kalem bu. onun görünmez olduğunu söylüyorum.
seni bir tek dokunuş için ölümsüz yapıyorum. ben de en az senin gibiyim. ve en çok senin gibi.
"Gerçekten de ölüm ve yaşam, şöhret ve tanınmışlık, acı ve zevk, zenginlik ve fakirlik, bunların hepsi hiçbir ayrım gözetmeksizin hem iyi hem de kötü insanların başına gelir. Çünkü bunlar ne onurlu ne de utanç vericidirler. Yani ne iyidirler ne de kötü."
Ölüm gerçeğiyle yaşamayı öğreniyor da ölüme karşı yıkılmamayı bilemiyor ya insan , işte gideceğini bile bile kabul ettiklerimizin gidişlerinden ötürü bu denli yıkılmamız da bu yüzden ... İnsan , birine aşık olunca , kendini de sevmeyi öğreniyor zamanla. Ama o gidince , kendinden de nefret edebiliyor .