Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mutlaka Oku ve Paylaş. Belki Çoğu Kişinin Görmesine Vesile Olursun:)
Karşılaştığım üzücü bir olayı sizlerle de paylaşmak istedim. Afganistandaki ölümcül göçten kaç kişimizin haberi var? Bir eve , yiyeceğe , sıcak yuvaya sahip olmak için aracılar tarafından kandırılıp güzel bir hayat vaat edip çoğu Müslüman Afgan kardeşlerimizin çoğusunun ; aç , susuz , hastalıktan, kilometrelerce yaya yürüyüp ölmesine vesile olan
Grip olduğum için çabuk toparlanayım diye dün serum taktırdım, neredeyse toparlanıp gidiyordum😔Bir yıl içinde iki kez ilaç alerjisinden bir deprem olmak üzere üç kez ölümle burun buruna geldim. İlaç alerjimi sadece antibiyotik olarak biliyordum ve daha önceki olayda doktor damardan yapılırsa kurtuluş şansın daha düşük olur demişti, bu defa alerjimin olduğu bir şey damardan yapılmış oldu. Saniyeler, dakikalarla hayattayım belki de, hastanede olduğum için solunum kesilmeden, müdahale edildi. Kendimi İbrahim Tatlıses gibi hissediyorum.
Reklam
Bu çocuklar su bulamıyor, bu çocuklar yemek bulamıyor, bu çocukların barınacak yerleri yok, bu çocuklar devamlı ölümle burun buruna. Bu çocuklar... çocuk... Öte yandan protestonuz "sistem"li olmalı. "Sistem"li olmayan protestoda bulunursanız birçok damga yiyebilirsiniz ki bu reel politikten anlamamaktan, devlet düşmanı olmaya kadar uzayabilir, genellikle de uzar. Düşünce yapım her konuda muhalif cephede olmak üzerine kurulu değil. Diğer türlüsü üzerine de. Fakat çocukların, annelerin, yaşlıların, insanların bu hale düşmesine, bu halde ölmesine razı olmayacağım. Bunu kendi zihin dünyasında bir yere oturtanlara da saygı duymayacağım. Duymayın. Öfkenin namlusunu siyonistten çekmenin vakti geçiyor. Çünkü durmayacak. Öfkemiz birilerini durdurmuyorsa birilerini harekete geçirmeli.
Sırtımı verdiğim, Bir ağaç gölgesinin dibine düştü yalnızlığım. Ve başımın üstünde, Şu mavi göklere boylu boyunca uzanan, Bu baştan sona hayat içindeki hayat, Kimin yuvası bilmem. Ama artık hayallerimi un ufak eden bu çağ, Ve acım ile beslenen toprak, Benden daha diri. Ve şimdi ölümle burun buruna olmak, Beni ne öldürür ne de sağ
Körlük (Saramago)
Öncelikle şunu belirteyim : Kitap incelemesi yapmayacağım. Yazının başlığı her ne kadar aksini iddia etse de boşverin onu. Meselenin odak noktası kitap ve hayal ürünü karakterler yerine dibine kadar gerçek bir insanın hikayesi olacak. (Böyle söyledim diye korkmayın. Realist değil sürrealistim.) Bundan epey zaman önce bir etkinliğe katılmıştım.
Alaya almak/alınmak ,hakaret dili kullanmak üzerine...
Uzun bir yazı ama faide almak sonuçta varsa bir okumak gerek.. İslâm, kardeşlik bağlarını korumak için alay etmeyi kesinlikle yasaklamıştır. Allah'a ve ahiret gününe inanan bir müminin, insanları alaya alması, eğlence ve nükte konusu yapması caiz değildir. Karşı taraf yapsa dahi İslam dini güzellik dinidir. Eğer amacımız davet metotlarını
Reklam
BİR GÜN ÖLECEK OLMAK
Montaigne ünlü olmadan önce ölüm hakkında çok kafa patlatan ve ölümden endişe duyan bir insanmış. Zira en iyi arkadaşı Etienne de la Boetie'yi, babasını, erkek kardeşini ve ilk çocuğunu kaybetmiş; sen ben kadar, belki daha fazla ölüm düşüncesi kafasını meşgul edermiş. Bir gün malikanesinde çalışanlarla beraber çıktığı bir gezide atından
Er ya da geç ölümle burun buruna geleceğim kesin ama ondan korkmuyorum, tek istediğim şey, yaşadıkça kendime ve başkalarına yararlı olmak...
Ne Zor İş Be Yaşamak!
Depremden sonra çok şey değişti. Eskiden çok keskindim insan ilişkilerinde. Kimsenin karanlık tarafına tahammül edemezdim. Çelişkileri midemi bulandırırdı. Bir dakika bile düşünmeden kirp diye keserdim ilişkimi. Hiç pişman olmazdım. Kalbimin kararlarına sonsuz güvenirdim. Ne de olsa renkler belliydi benim dünyamda. Bulanık, kirli, laçka olan hiçbir şeye yer yoktu yaşamımda! Duvarlarım sağlam olmalıydı. Yoksa kalbimi nasıl korurdum? Böylesi iyi, derdim. Çürümüş bir kavun yalnızlığında akıp gitmek... Kimseye zararı yok, yararı olmadığı gibi. 6 Şubat'tan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Ölümle burun buruna geldikten sonra insanın ruhundaki bütün taşlar da yerinden oynuyor. Sanılanın aksine onları tekrar yerine koymak güç ve cesaret işi de değil. Yaşamın kendince bir akışı var. Biz olmak istediğimiz kişiye adımlar atmaya çabalarken bazen yaşam bizi bir bilinmeze savuruyor. Bir gece yarısı aynadaki yabancı ile konuşurken buluyorsun kendini. Artık köpeğe köpek diyemiyorsun, insana insan! Her an ayağının altından kayıyor zaman. İçindeki sert zeminlerin ufaldığını hissediyorsun. Kimseye kapıyı gösteremiyorsun mesela. Ayakların sonsuz boşlukta çırılçıplak... Dengeyi kurmak yepyeni ben'lerle buluşmak... Hepsinin ayrı ayrı huyunu suyunu kavramak... En zoru da ötekinin karanlığıyla tanışırken kendi karanlık ben'lerine de ulaşmak... Ne zor iş be yaşamak!
Gülbahar Aygün
Gülbahar Aygün
Her an ölüm ile burun buruna olmak.
Ölümle yüzleşen ben değilim. Gözlerimin önünde eriyip yok olan başka bir insan, başka bir varlık. Duygusuzca başına gidiyorum;O ölümle pençeleşirken. Sadece hızlı olma çabsındayım. Belki bir saniye erken yetişirsem geri gelebilemesi umudundayim sadece. Ne korku , ne hüzün, ne de acı değil hissettiğim. Sadece hızlı olma umudu. Ve sonra kalbe yapılan bir kaç dokunuşla; saatlerden sonra onu kaybetmek. Neyin savaşında avuçlarımın arasındaki kalp. Gitmek mi arzuluyor kalmak mı.? Bilmiyorum! Bilmediğim bir dugu karmaşası benimkisi.Ben hiç olmak istemediğim yerde, istemediğim şekilde ölümle burun burunayım. Beni alması ne zaman bilmiyorum ama avuçlarımdan yığınla can kayıp gidiyor... Ve ben çaresizce izliyorum öylece kala kalmış bir halde.
26 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.