Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Devrimci bir rejim, var olduğu sürece, amacı ya da fik­ ri hangi doğrultuda olursa olsun, maddi açıdan tek bir şey­ dir: Devrimci bir rejim. Haliyle de devrimci rejim demek bir savaş diktatörlüğü demektir, ya da doğrudan söylemek gerekirse, despot bir askeri rejim; çünkü savaş hali toplu­ mun bir kesimi -devrim yoluyla gücü ele geçiren kesim­ tarafından toplumun tamamına dayatılır. Sonuçta ne olur? Sonuçta, bu rejime, rejimin dolaysız, maddi, despot askeri rejimIere özgü varlığına uyum sağlayabilenler, tam da des­ pot bir askeri rejime uyum sağlamış olurlar. Devrimcilere yön veren fikir, baş koydukları amaç, toplumun gerçekli­ ğinde tamamen gözden kaybolmuş, yerini başka her şeyi yok sayan savaş olgusu almıştır. Öyle ki, bir devrimci dik­ tatörlükten çıkan -ve diktatörlüğün süresi uzadıkça bu çı­ kış da o kadar kapsamlı olur- diktatörlük türü savaşçı bir toplumdur, yani bir nevi askeri despotizm. Zaten başka türlüsü de beklenemez. Bu hep böyle olmuştur. Ben tarihi pek bilmem, ama bildiklerim bunu doğruluyor; doğrula­ maması mümkün değiL. Roma'daki siyasi çalkantıdan ne çıktı? Roma İmparatorluğu ve askeri despotizmi. Fransız Devrimi'nden ne çıktı? Napoleon ve askeri despotizmi. Rus Devrimi'nden ne çıkacağını da göreceksiniz... Özgür toplum fikrinin gerçeğe dönüşmesini onlarca yıl geciktire­ cek şeyler çıkacağı kesin. Gerçi kara cahil ve gizemci bir halktan ne beklenir ki zaten?
Onlarca kitap okudum, tek bir cümlede takıldım. Diyordu ki; "Ben seni kendim gibi sandım..."
Reklam
31 Mart Yerel Seçimleri Bağlamında Marksizmin Tarihsel Doğruluğu Üzerine
Bilindiği gibi “Yüzyılın Felaketi” AKP iktidarı, devlet gücünü bütünüyle elinde tutmasına rağmen 31 Mart Yerel Seçimlerinde ağır bir yenilgi tattı. Bir ABD-İngiltere-İsrail yapımı proje partisi olan AKP, emperyalist efendileri tarafından iktidar koltuğuna oturtulduğu 3 Kasım 2002’den beri ilk kez bu kadar ölümcül, tedavisi çok zor bir yara almış
145 syf.
·
Puan vermedi
·
179 günde okudu
Şimdiye kadar okuduğum kitaplar içinde, açık ara, "yorum yazmakta en zorlandığım" kitap oldu "Tuba"... Emre Karadağ, Tuba için "Yaşamöyküsel Bir Karalama" diyor. İçinde yaşam da var, öykü de var, karalama da var. Ama aslında tüm bunlardan çok daha fazlası var. Birkaç kişinin yaşam kesitlerinin öyküleştirilmiş
Tuba
TubaEmre Karadağ · Barış Kitabevi · 20236 okunma
Onlarca kitap okudum. Bir tek paragrafta takıldım. Diyordu ki: "Ben seni kendim gibi sandım."
Hüzünç :'(
Birkaç yıl sonra da Amerikan Elektrik Mühendisleri Odası'nın düzenlediği bir sunumda edison'la yeniden karşı karşıya gelir. İlk sunumu edison yapmıştır. Hemen her gün gazetelerde çıkan haberleri ve kazandığı yüksek miktarlardaki para yüzünden rakipsiz bir bilim insanı ve seri üretimi başarabilmiş bir sanayicidir edison. Tesla ise henüz
Sayfa 35-36 | Destek YayınlarıKitabı okudu
Reklam
80 syf.
·
Puan vermedi
·
16 günde okudu
Çok meşhur kitapları olan yazarları hiç de bilinmeyen kitaplarıyla okumaya başlamak çok garip bir şey. Sanki uçakta yan yana denk gelip muhabbet etmişim de sonra bir öğrenmişim meğer benim uçak arkadaşım meşhur mu meşhur biriymiş. John Fowles'in Koleksiyoncu'nu da Fransız Teğmenin Karısını da defalarca duydum bir denk gelip okuyamadım.
Ağaçlar
AğaçlarJohn Fowles · Ayrıntı Yayınları · 2020394 okunma
"İnsan öldüğünde en yakınının, en sevdiğini unutma süresi 18 aymış. (Bu en uzun süre) Yani 18 ay sonra acısı diner, sizi tatlı bir anı olarak anımsarmış. Düşününce içim acıdı bir an. Değer verdiklerimin, Çok sevdiklerimin, "Onlar olmadan asla olmaz" dediklerimin Beni 18 ay sonra unutacak olması...? İyi bir iş, geniş bir ev, bir araba, emeklilik hayalleri, "Hele şu da olsun rahatlayacağım" derken bir bakıyorsun hayatın sonuna gelmişsin. Lakin bizim yaratılış sebebimiz araba, ev, bağ, bahçe değil ki....Hiçbir değer üretmeden, iz bırakmadan yaşanan bir hayat 80 yıldeğil de 800 yıl olsa ne yazar ki? 18 ayda unutulduktan sonra... Yazık oluyor bize. Çok ucuza gidiyoruz. - İnsanın yetiştirdiği öğrencileri olmalı, öğretmen olmasa bile...Yazdığı bir kitabı olmalı en azından, ya da yazmaya azmettiği... - Tanımadığı, adını bile bilmediği insanlarda iz bırakmışlığı olmalı... - Birileri çevirmeli yolunu "Siz beni tanımazsınız ama ben sizi tanıyorum, siz benim hayatımı değiştirdiniz" demeli yıllar sonra... İnsanlara selam vermekten korkmak şöyle dursun, tanımadığı onlarca insanın yüreğine dokunmalı, sohbet etmeli, dertleşmeli, arkadaş olmalı... Ah! bu çok fazla dünya telaşesine dalmışlığımız yok mu... Mezardakiler de aynını yapmıştı...."(A)
Onlarca kitap okudum, Tek bir paragrafta takılı kaldım ve şöyle diyordu: "Ben seni kendim gibi sandım.."
mecburiyet Olmadığım şeyler için şükrettiğim durumlar: Bana kalsa hiçbir şekilde yapmak istemeyeceğim, eğer ya- parsam kendimi sıkılıyor, boğuluyor, küçülüyor, ziyan oluyor, eziliyor, yazık ediliyor, yok oluyor, yere batası geliyor hissedece- ğim; fakat, mesela ekmek parası gibi herhangi bir mecburiyetten ötürü, yukarıda saydığım gibi hissede hissede yapmak zorunda kaldığım bir işi yapmak zorunda kalmadığım; aksine hayat boyu yaptığım her işten büyük bir zevk aldığım ya da hep zevk aldığım işleri yaptığım için sana sonsuz şükürler olsun Rabbim. İnsanın bir işinin olmasının bile büyük bir nimet olduğu bu dünyada bir de sevdiği işi yapmak ne büyük bir ikram. Ama mesela biri beni bu işi yapmak için faraza tüylü şapka takmak zorunda bıraksa ya da sadece bir renge mecbur etse ne hissederdim acaba? Kaç gündür yollarda gördüğüm şeker pembesi motosikletlere binmiş şeker pembesi tulum giymiş motorlu kuryeleri gördükçe hem gözlerim hem yüreğim kanıyor. Eğer aksi doğru ise dahi kimse yorum yapmasın, çünkü ben onların üç kuruşluk ekmek parası için “batsın bu dünya” diye diye o kıyafetleri giydiğini düşünerek bir nebze olsun teselli oluyorum. Not: Pembe şahane bir renktir. Tüm renkler nefistir. Helalin- den ekmek parası için alın teri ile yapılan her iş asildir. Benim de bu hayatta onlarca mecburen yaptığım iş vardır. Peki Burada yazarı üzen nedir? 7 Mart 2020
Reklam
Onlarca kitap okudum, tek bir paragrafta takıldım. Diyordu ki; "Ben seni kendim gibi sandım.."
Sen eşsizsin, ruhun eşsiz. Parmak izinden kalbine, hücrelerine kadar tüm bedenin benzersiz yapıdadır. Bozulan televizyonunun yerine aynısını koyabilirsin, çok sevdiğin o şekerlemeden dolabında onlarca adet bulundurabilirsin. Ama senin yerini kimse dolduramaz. Hakikat anlayışın da bu şekilde olmalı. Hakikati ortalama yollarla bulamazsın. Başına gelecek eşsiz bir şey sana yol gösterecektir ve bir daha da gerçekleşmeyecek bir şey bu. Sen sadece buyur et.
Onlarca kitap okudum, tek bir cümlede takıldım. Diyordu ki; "Ben seni kendim gibi sandım..."
Her sabah geç kalıyorum. Bunu duyanlar düzenli bir geç kalmanın, geç kalmamak olduğunu söylüyorlar. Ben her sabah geç kalıyorum. Israr ediyorlar, düzensizlik süreğen oldumu düzene dönüşür diyorlar. Ben her sabah geç kalıyorum. Her sabah başka bir nedenden, başka bir sebepten, başka bir hikayeden, şiirden, şarkıdan, bambaşka
Eğer geçmeseydi Kuran-ı Kerim'in üstünden onlarca kuşak, ben inanırdım yazılanların hepsine. Ama inanmıyorum o onlarca kuşağın dürüstlüğüne. O onlarca kuşağın dinlerine sadakatle bağlı olduklarına inanmıyorum! Çünkü insanı tanıyorum. Çünkü kendimi tanıyorum. Canı öyle çektiği için, duaları değiştirecek her dinden kuşaklar tanıyorum. İnsan dokunduğu her şeyi kirletmiştir bugüne kadar. Dinin kendini bundan koruması o kadar uzak bir ihtimal ki!
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.