Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Orhan Toker

Orhan Toker
@orhantoker
İnstagram: instagram.com/dijitalbaba.orh... Dijital Yaşam, dijital çocuklar Araştırmacı, blog yazarı, danışman ve konuşmacı
“Ben de şiddet içeren video oyunları oynardım ama saldırgan değilim.” Belki, ancak bilim bu şekilde işlemiyor. Bilim, bireysel hikâyeleri değil, yüzlerce insan üzerindeki etkileri baz alıyor.
Reklam
Aynı ilke, çocuk, öğretmeni adil olmadığı için sınavda başarısız olduğunu söylediği zaman da geçerli. Öğretmenin peşine düşüp çocuğunuzu savunmak; çocuğunuza, kendi sorunları için başkalarını suçlayabileceğini öğretir
Neyi diğer insanlardan daha iyi yapabilirsiniz? (“kendinizi diğer insanlarla karşılaştırmamanız” gerektiği yönündeki gereksiz “kendine saygı duyma” kavramını bir kenara koyun. Herkes sizi bir başkasıyla karşılaştıracak, bu yüzden siz de karşılaştırma yapmaya başlayabilirsiniz.)

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Her ne istiyorsam yapabileceğim düşüncesi aşılanarak yetiştirildim ve buna bütün kalbimle inanıyordum. Bu yüzden ne yapacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu.”
“Aileleri bir dediklerini iki etmiyor ama okuldaki öğretmen seçiminden, alınan notların değerlendirilmesine kadar her şey, ailelerin denetiminde. Böylece kendi hatalarından başkalannı sorumlu tutan, genç bir nesil yarattık”
Reklam
Ben Nesli’nin günlerinin çoğu bu şekilde geçiyor. Etrafımız kontrol edemediğimiz olay ve durumlarla çevrili. O zaman neden zaman harcıyoruz ki?
Bu kitap 2012 öncesini tarif ediyor. Ya şimdi?
Medyanın bu konudaki rolü oldukça önemli. Akşam haberleri, sürekli tehlikelerle dolu bir dünyayı gösteriyor. Yerel haberlerde sürekli kendisini gösteren “Kan olmazsa, haber de olmaz” prensibi, cinayet haberlerinin neden bu kadar revaçta olduğunun bir göstergesi. Elbette saatlerce felaket haberlerini izleyen insanlar, televizyon izlemeyenlere oranla suçtan daha çok korkuyor. Reyting peşinde koşan kanallar, aileler arasında endişeyi arttıracağını bile bile, çocukların başına gelebilecek dehşet verici olayları sürekli ekrana taşıyor.
Küçücük evler bile insanlann alım gücünü zorlarken, diziler köşklerde çekiliyor.
Genelde bizden daha çok şeye sahip insanlara yönelirken, bizden az kazananları fark etmiyoruz bile.
Kısacası her şeyin en iyisine aynı anda sahip olmak istiyoruz.
Reklam
Özetleyecek olursak, anne ya da babadan çocuğuna bakmak için evde kalması bekleniyor, ancak evi geçindirebilmek ve ev taksitlerini ödeyebilmek için hem anne hem de babanın çalışması gerekiyor. Dolgun maaşlı bir bebek bakıcısı ile çocuklarınızın koşmak için yer bulamayacağı ve her daim komşunuzun müziğini duyacağınız kiralık bir apartman dairesi arasında "seçim" yapmak durumundasınız. Çocuğunuz olmasa bile ev taksiti, sağlık sigortası veya okul borcu gibi yüklü faturaları ödemek zorundasınız. Her geçen gün daha çok kişi iflas ediyor ya da iflasın eşiğine geliyor. Ne yaparsak yapalım dibe batıyoruz, sürekli kaygılı olmamıza da şaşmamak gerek.
Ben Nesli, iyi işlerde çalışıp güzel evlerde oturmanın gerçekten zor olduğu böyle bir dönemde, hayattan hep çok şey beklemeyi öğrendi. Ve işte sonuç: Bozguna uğratan endişe ve mahfeden depresyon.
Bütün hayatımız boyunca başkalarından, ne kadar özel kişiler olduğumuzu dinlemedik mi?
Materyalizm, bireyin kendine odaklanmasının eyleme dökülmüşlüğünü, en açık ve en doğru biçimde gösteren sonuçtur.
(Seyelân) adlı kitapta röportaj yapılan bir kadın, erkek arkadaşından ayrılıyor. Mutsuz olduğu için değil, sadece başkasıyla daha mutlu olabileceğini düşündüğü için. Şanssız genç adama "Sen bana yetmiyorsun, sence bana yetecek birini hak etmiyor muyum?" diye soruyor.
3.725 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.