Kultigin

Beauvoir'ın yazdıkları, öznenin Kant'taki temel özellkleri üzerine oluşturulmuş ipuçlarını verir bize ... insan içe kapandıkça ve tüm "diğer şeyler" ile ilişkisini kopardıkça yabancılaşmakta ve mutsuzlaşmaktadır. Hiçbir şeye "benim" denilemiyorsa, hiçbir şeyle içsel bir bağ kurulamıyorsa, bu "arzu" edilmiyorsa, bir öznenin kendisini inşa edebilmesi de physis anlamında söz konusu olamayacaktır. O halde bir özne, her zaman "uzaklar" ile Ya da "kendi dışında kalanlar" ile doğar; hep "kendinden başka bir yer"e doğru yönelir ve hep "kendinden başka olan"ı tasarlayarak ve onu birer temsil haline getirerek var olur. Bu durumda eğer "insan", "kendinden başka" bağlantılar ile yaşıyorsa, her ilişkide kendisini esneten ve genişleyip çoğalan bir hale dönüşüyor demektir ki "aşkın" yetiyi sağlayan şey de budur: İçe kapanmayan ve yalnızca kendisinden oluşmayan bir yapıdır bu ... Ve işte öznenin "değer üretimi" adına karşılaşacağı zorluğu bu yolla aşacağı öngörülmektedir. Sanatın Karanlığı - Emre Zeytinoğlu