Eve vardım, ev gözüme daha sefil gözüktü. Birinin canı buz gibi soğuk bira ister ya bazen, benim canım da istedi. Kuzey yamaçları her zaman ıslak, serin olan sıradan bir dağın eteğinde, oyuk bir yerinde eğleşmek istedi. Öğretmen fiziki haritayı sınıfın tahtasına asınca dağların, denizlerin, nehirlerin ve kentlerin yere döküleceğinden korkan doğulu dilbilmez öğrencilerin sınıfında vay da vay, oy da oy, aman da aman diyerek ve kapıya yaslanmış bizi seyreden Ece Ayhan'a el ederek haritanın yere serilmesine yardım etmek istedi. Benim canım daha neler neler istedi. Prokofyev dinlemek istedi. Şu Remington'da sabaha kadar delik deşik yazılar yazmak istedi. Bir postane bulup Mehmet'e telefon etmek istedi. Ramazan pidesi ve yanında helva istedi. Döneklere, hayasızlara şöyle naralar eşliğinde bas bariton küfürler edip, coşkuyla dayak atmak istedi...
Pencere camlarının çerçevelerinin arasından zor kullanarak içeri dalmaya çalışan lodos, belli belirsiz bir esinti yaratıyordu. Kanepede bu esinti ve ucu bucağı gelmeyecek istekler arasında sızarken yağmur hâlâ başlamamıştı.
Ankara'lı Dört Dörtlük
Ankara vurulmuş bileklerime
dumanlı hava, kurt kapanı,
ciğerparem
yaşayanlar unutmadı geçen kışı
dumanlı hava, kurt kapanı,
ciğerparem
ilkyaz mı bu hani nerde Ankara
cılk yumurta akı, kına yakısı
sürgün hızı sürgün hızı yürektedir
kavuniçi buğday tanesi, yanık
yarası
koş bire doru at koş bire doru at
sürgün hızı yüreğime tak eder
ben böyle Ankara'yı neyleyim
sürgün hızı yüreğime tak eder
doymadım doymadım adını
anmağa
oy benim canımın canı canım
doymadan doymadan Ankara'ya
oy benim canımın canı canım
Öncelikle hiçbir zaman bir paylaşımımın yayılmasını istemedim ama bu ileti inşallah yayılır ve çok fazla insan görür. Çünkü bugün hayatımın başa çıkması en zor günlerinden birini yaşadım ve bunları paylaşmak ve birkaç kişinin bile olsa farkındalığını artırmak istiyorum. Ben bazı şeyler geride kaldı zannediyordum ama kalmamış.
Siyasal görüş
Ankara vurulmuş bileklerime
dumanlı hava, kurt kapanı,
ciğerparem
yaşayanlar unutmadı geçen kışı
dumanlı hava, kurt kapanı,
ciğerparem
ilkyaz mı bu hani nerde Ankara
cılk yumurta akı, kına yakısı
sürgün hızı sürgün hızı yürektedir
kavuniçi buğday tanesi, yanık
yarası
koş bire doru at koş bire doru at
sürgün hızı yüreğime tak eder
ben böyle Ankara'yı neyleyim
sürgün hızı yüreğime tak eder
doymadım doymadım adını
anmağa
oy benim canımın canı canım
doymadan doymadan Ankara'ya
oy benim canımın canı canım
Zamanında bir video izlemiştim KPSS için oradaki beyefendi anlatıyordu bir anısını. Biri kızını getirmiş okula kayıt için ve şöyle demiş 'hoca buna okuma öğret ama yazma öğretme .' E tabi haliyle merak edip sormuş öğretmenimiz de 'niçin ?' diye aldığı cevap da 'yarın öbür gün erkeklere mektup yazar' olmuş. İşte biz
DUYGULANDIRAN ŞİİR
İş için gittiği Malatya’da ‘Asrın Felaketi’ depreme yakalanan ve hayatını kaybeden İlyasağa Çiftliği Köyü sakini Çağrı Işık, bütün Çan’ı yasa boğdu.
Işık’ın vefatına üzülen İlyasağa Çiftliği Köyü sakini, Çan Vergi Dairesi Memuru Azim Kaya aynı zamanda akrabası olan genci şiirle yad etti. Azim Kaya, duygu dolu bir şiiri
"Doymadım doymadım adını anmağa
Oy benim canımın canı canım..."
Canım Zekâi; yüreğimin bordo gülü... aklımın, fikrimin, ruhumun Arkadaşı... Her şiiriyle öylesine dokundu ki yüreğimin en uç noktalarına, beni böylesine derinden etkileyen tek şair belki de kendisi.
Onunla tanışmam yalnızca 9 yaşında başladı. Ancak tanımıyordum onun