Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Öykü

Öykü
@oykugrbz
Kitap ve Cumhuriyet aşığı bir kadın…
Sosyal Hizmetler
Adana
5 Haziran
41 okur puanı
Şubat 2023 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
''Herkes bilsin , çok mutlu bir hayat yaşadım.''
Masumiyet Müzesi Kitabını okurken yalnız aşk konusu değil,arkadaşlık,aile,arkadaşlık,evlilik,cinsellik,mutluluk,tutku,hakkında bütün düşüncelerinizi derinden etkileyecek... ...Aşk mı masumdu yoksa aşık olan mı masumdu,yaşananlar mı yoksa yaşanamayanlar mı masumdu...Aslında bence herkes sevdiği kadar masum ... .....Bir çoğunuzun okumuş olduğunuz düşünüyorum ve okumak isteyenlere ve henüz okumamış olanlara şiddetle tavsiye ediyorum Saflık ve hüznü simgeliyor. Modernleşmen baskısıyla aşkını yaşayamayan ve bunu gizli bir şekilde sürdüren, toplum baskısına maruz kalmış aşkı anlatıyor. Derin acılar ve mutlu anları eşyalarla simgeleştiriyor… Zengin fakir çatışması’ Toplumsal baskı’ Sıkışmıştık… Eski ve tozlu odalarda buluşmaları, evlendikten sonra da Kemal’in Füsun’u orada ziyaret etmesi yaşanmışlıkları yâd eder. Masumiyet müzesi ismini bu köhne yerden almış. Hatta bu müze 2012 yılında romandan uyarlanan ilk müze olarak Orhan Pamuk tarafından hayata geçirilmiş! Aslında imkansız aşkı, ihaneti, sadakatsizliği de ele almış. Kendi hayatlarıyla birlikte eşlerinin hayatlarını da mahvetmişler. Zoraki tercihleri arasında sıkışıp kalmışlar. Romanın son cümlesi Kemal’in “herkes bilsin çok mutlu bir hayat yaşadım” cümlesiyle verdiği mesaj her şeye rağmen yaşadıklarıma pişman değilim. İyi ki de yaşadım demesi oldu. Fazla spoi vermeden incelememi bitirdim. Orhan pamuk bu kitap için 10 yıl üzerinde çalışmıştır. Araştırmalar göre de 6 yılda tamamlanmış olup aralarında Nobel’in de bulunduğu uluslararası dokuz büyük edebiyat ödül aldı. Şimdiden keyifli okunmalar …
Reklam
Bab-ı Esrar
Bab-ı Esrar’da Ahmet Ümit’ten beklenen alışılagelmiş polisiye tarzda yazılmış roman sırlarla dolu mistik bir dünyaya açılıyor. Din ile aşk, inanç ile sevda arasındaki ilişkiyi bambaşka bir açıdan gözlerimizin önüne derinlemesine seriyor. Kayıp babasıyla doğacak çocuğu arasında kalmış bir kadın... Hayatın anlamını arayan bir insan: Karen Kimya... Kapıları sırlara açılan bir kent... Sırların mucizelere dönüştüğü geceler. Mucizelerin hakikat sayıldığı zamanlar... Yedi yüz yıl öncesinden gelen bir fısıltı... Aşkı sadece aşkla tartanların ıtırlı soluğu... Ölümün yok edemediği bir sevda... Yıllara direnen bir sevgi; Şems-i Tebrizi ve Mevlâna Celaleddin-i Rumi... Günümüzden yedi yüz küsur yıl öncesine uzanan gerilim dolu, heyecan yüklü, mistik bir serüven... İngiltere’de yaşayan, İngiliz bir anne ve Türk bir babanın çocuğu Karen Kimya’nın yolu bir iş seyahati sebebiyle Konya’ya düşer. Hem işinde hem de özel hayatında çözmesi gereken dünyevi sorunlarıyla boğuşan Karen, Konya’da uhrevi gizemlerin de ortasında bulur kendini. Bir ırmak gibi akan doğrusal zamandan tüm zamanların iç içe geçtiği bir okyanusa yuvarlanan Karen’in elinden büyük bir derviş tutar. Bu derviş Şems-i Tebrizi’dir.
Aşkın sadece eskilerde olduğunun kanıtı niteliğinde..
3000 YIL ÖNCE YAZILMIŞ BİR LİKYA ŞİİRİ Beni bulamazsan üzülme, eşyalarımı bulacaksın. kestiğim taşları, açtığım yolları, işlediğim heykelleri bulacaksın. Ve göreceksin ki binlerce yıl öteden, parmak izlerimiz değecek birbirine..."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Aşk ve Öbür Cinler
Márquez dendiğinde aklıma ilk büyükannesi geliyor artık. Okuduğum tüm kitaplarda büyükannesinin anlattığı efsanelerden yararlanmış çünkü kendisi :) Aşk ve Öbür Cinler'in de aynı şekilde, büyükannesinin anlattığı bir efsaneye dayanmakla beraber bir kaynağı daha var: Gazetecilik yaptığı yıllarda karşılaştığı esrarengiz mezarlık... Bu mezarlıkla karşılaştığında, büyükannesinin ona çocukluk yıllarında anlattığı; saçları yere sürünecek kadar uzun olan, bahtsız kızımız Sierva María'yı hatırlatır ona. Ve hikayesini biz okurlarla, bu kitapla aktarır Márquez.