Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
MUHAMMED FAZIL PAŞANIN BAĞDAD'DAKİ HAYATI VE HAYVANLARA MERAKI Babam, pek az zamanda bir çok dostlar edinmiş, tevazu, güzel ahlaki, cömertliği ve mertliği ile kendini herkese, her millete sevdirmişti. Hele zeki Araplar onun ne cevher olduğunu çabuk anlamışlardı. Meraklı olduğu bir çok hayvanları toplamış, at ve kısraktan başlayarak bir
"Tanrım, sana inanıyorum, inançsızlığıma derman ol. Tanrım, inanıyorum, inanıyorum; inançsızlığıma derman ol." Nafileydi, tamamen nafileydi. Sözleri sarf ederken bile beyhudeliklerinin farkındaydı ve hareketinden dolayı kısmen utanç duyuyordu. Kafasını kaldırdı. Tam o anda burnuna sıcak, kötücül bir koku geldi; son sekiz ayda unutulan
Sayfa 324 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Sabah uzun, öğle daha uzun, akşam kısa, gece nihayetsizdir. Çocukluk kısa, gençlik daha kısa, yetişkinlik uzun, ihtiyarlık bir akşam saatidir."
E-kitap İletişim YayınlarıKitabı okudu
Sabah ve akşam gibiyken kısaca, sabah ve akşam gibi Kavuşukken zaten kendinde. Dünya ılık bir yuvayken uyurken, altındayken senin. Kimsenin kuşu kuşkusu yokken Öyle saf, öyle saf, Yarılmamışken, bir yarımız öbürüyle dururken Böyleyken, durup dururken böyle, Niye bombalarlar bizi Figen, Bağdat'ı neden?
Yaz Kitabı
Haliç'te akşam buğusuyla öyle kalpten Bütün bir yaz usanmadan gün aşırı Bir japongülünü açıp kapamışım Her yaz çok olur bu bana, kâbus desek Yerindedir, kıştan kalanları çıkarıp Çıkarıp okşayışım. Her şeyin ve her şeyin, Sırasıyla, ve sonra Balığın yırtılmış ağzıyla bu yazlarda apışıp kalışım. Yaşlı yorgun bir ikilik içimde dönüp duran dönüp duran hâlâ bu ben nereden ışık alıyor ve ne bu karanlıkla bakışım.
''Bazen akşam rüzgarı estiğinde nefes alabildiğimi hissettiğim için ne kadar şanslı olduğumu düşünürüm; cehennemde rüzgar olmadığını söylerler, o halde burası olmamalı, ne şanslıyım derim. Öyle ki günün yirmi dört saati içinde, sadece o ana sahip olarak yaşayabileceğimi hissederim. İnsanlar olarak epey karmaşık yaratılmış olsak da bazı yönlerden son derece basitiz. Yalnızca nefes almanın güzelliğini hissedebildiğim ufak bir zamana, günde bir saatliğine ya da on dakikalığına da olsa, hayatta olduğum için bunu hissedebiliyorum diye düşünebileceğim bir zamana sahip olsam yeter.''
Sayfa 153Kitabı okudu
Reklam
"Kadın olduğum için hoşnutum" dedi bana bir akşam, "çünkü kadının önünde erkeğinkinden çok daha fazla olanaklar vardır." “Nasıl olur?” dedim. “Erkeğin mesleği var; etkili şeyler yapabilir." "Erkeğin bir mesleği vardır" dedi Solange, "oysa kadın sevdiği tüm erkeklerin yaşamlarını yaşayabilir. Bir subay savaşı getirir ona, bir denizci okyanusu, bir diplomat entrikayı, bir yazar yaratmanın hazlarını. Bunları yaşamanın günlük sıkıntısına katlanmadan, on yaşamın heyecanlarını tadabilir." … "Unutmayın ki, aynı şeyi erkekler için de söyleyebiliriz" dedi Philippe. "Birbiri ardından sevdikleri kadınlar onlara da farklı yaşamlar getirir." "Evet, belki de" dedi Solange, "ama kadınlarda kişilik öyle azdır ki; getirecek hiçbir şeyleri yoktur."
Çocukluğumda tuhaf, çılgın bir neşemde vardı. Hayattan, başlayan ve biten günden tekrar başlayacak olmasından duydum derin bir memnuniyet vardı. Bir günün içinde rahat hareket ederdim. Bir gün benim içimde kendiliğinden kıpır derdi. Dün ve ben beraber yol alır ya da öylece dururduk. Ben günümden ayrı bir varlık değildim, sabahı da, öğle sıcağında, uzun öğleden sonraları da duyar günün bazen uzunluktan sıkılıp geliştiğini ve akşama kavuşmayı arzuladığını söz verdim. Akşam nihayet yaklaşıp gün kararınca fıskiyeler, hortumlar, akşam sefaları ve cırcır böcekleri oh deyince, incir ağaçlarından gelen incir sütü kokusu ve yaprakların arkasından ele yapışan zamk, yerlerde ezilmiş incirlerden yükselen şekerli bir eyvah kokusu ve duvardaki yemyeşil yosunun kendini halı sanmasına kadar uzanırdı. Günün daha sabahtan, hatta uyanmaya yakın bir ağrı olmasına daha vardı. O vakit ağrı ile yeri belirsiz ya da tüm vücuda yayılmış bir ağrı ile uyanılır, gün öyle biterdi. Belki de bitmez de öndeki zamana uzanır, önüne gelen her şeye sarılırdı. Ama çocukken şimdi bana tuhaf gelen bir dostluğu vardı, diyebilirim ki her şeyin. Her şeyle birden nasıl böyle bozuşuldu, ne tuhaf.
Sayfa 54
Okumanızı tavsiye ederim.
Çoğu defa bir genç kız, babasının ruhunda oluşturduğu eziklik ve yoksunluktan kaynaklanan güven kaybı yaşıyorsa, ya da genç bir erkek annesinin otoriter ve baskıcı tutumu yüzünden anne yoksunluğundan kaynaklanan bir güvensizliği hep ruhunda taşımış ise, böyle kişiler evliliklerinde farkına varmadan babasından alamadığı güven duygusunu eşinden
“Peki Zorba, ya Nusa ne oldu?” Zorba ileri, denize doğru karşılık verdi: “Bir akşam eve dönünce onu bulamadım. Kaçmıştı. O günlerde köyden genç, güzel bir asker geçmişti, onunla kaçtı. Gidiş o gidiş! Kalbim bölündü, iki parça oldu, fakat namussuz kalp, yine yapıştı. Bilmem göründü mü? Kırmızı, sarı, siyah yamalarla yamanmış, binlerce ekli ve yamaları kalın sicimle dikildiği için en büyük fırtınalarda bile yırtılmayan bazı gemi yelkenleri vardır. Benim kalbim de öyle işte! Binlerce delikli, binlerce yamalı, ama korkusuz.” “Peki, Nusa’ya kızmadın mı Zorba?” “Neden kızayım? Sen ne dersen de, kadın başka şeydir patron, insan değil, başka bir şey. Neden kızayım? Kadın anlaşılmaz bir şeydir ve gerek uygarlığın, gerekse dinin bütün yasaları yanılmaktadır kadın konusunda. Böyle davranıyorlar patron! Eğer yasa koymak benim elimden gelseydi, erkek için başka, kadın için başka yasa koyardım. Erkek için on, yüz, bin yasa; ne de olsa erkektir, kaldırır. Ama kadına hiç! Çünkü, sana kaç kere söyleyeceğim patron? Kadının şerefine! Tanrı biz erkeklere de akıl versin!”
7. Bölüm sonuKitabı okuyor
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.