Sen, öğrenmedin ama gördün, kendine kendi benliğinden bir kısa tanıklık ettin. Bin kere dönsen şaşıracağın bir yolu yine kaybettin. İyi ki her şey bir kere, sen de her şeyi sadece bir kere yanlış ettin. Yapamadın, yine yapamayacağın yerde tuhaftır tecrübeliydin. Tecrübe hataya mani değil hatayı tanımaya imkan imiş, ama sen hata yapmasan da ne yaptığını aslında bilemeyeceğini öğrendin. İnsanın kötüyü tanıyıp iyiye aşinalık tesis edemeyecek yaradılışta olduğunu bir ara sezdin, sonra o da geçti, eski vehmine yerleştin.
Hakim'in birisi de, «Allah'ım, Sana bedel arayana ve Senden başkası ile ünsiyyet eden gönüllere şaşarım» demiştir. Şayet, ünsiyyetin alameti nedir? diye sorarsan, bilmiş ol ki; onun özel alameti, halk arasına karışıp onlarla deyip gülmekten canı sıkılmak ve zikrin zevkine varmaktır. Şâyet, toplum arasında bulunursa, yalnız ve yabancı imiş gibi, vücudu ile onların arasında bulunduğu hâlde kalbiyle Allah'ı hatırlayıp O'nun zikri ile meşgul olmaktır. Nitekim Hz. Ali onları anlatırken şöyle demiştir: «Onlar öyle kimselerdir ki, ilim onları hakikate yöneltmiş, yakin ruhuna mübâşeret etmişler ve başkalarına sarp ve zor gelen şey'i onlar yumuşak ve kolay kabul etmişler. Cahillerin uzaklaştıkları şeylerle ünsiyyet ettiler. Ruhları, Mele-i A'la'ya bağlı olan cisimleri ile dünyaya sahib olmuşlardır ki bunlar, yeryüzünde Allahu Teâlâ'nın dinine davet eden halifelerdir.» İşte Allah ile ünsiyyetin anlamı, alameti ve müşahedesi bunlardır.
Reklam
''İnsan yaşadığı yere benzer'' şair sözü imiş, bizde insan yaşadığı yeri kendine benzetirmiş.
Sayfa 108 - İletişimKitabı okudu
Tecrübe hataya mani değil hatayı tanımaya imkan imiş.
"Tecrübe hataya mani değil hatayı tanımaya imkân imiş"
Yalnız, hayretle bildiğim ve gördüğüm bir şey var ki, bu söylentilerin hemen hepsi bütün köylerde, bütün ağızlarda hep birbirinin aynıdır. Sanki muayyen bir siyasetin propagandacılığını yapan bir radyo istasyonunda bu yalanlar, seri halinde, âdeta standardize edilerek etrafa dağılıyor. Bu gelenler, öyle düşman ordular filan değilmiş. Avrupa adlı bir Kraliçe'nin bizi çetelerin elinden kurtarmak için gönderdiği yeşil sarıklı evliyalarmış. Bu Kraliçe, bizi kurtardıktan sonra İslam olacakmış. Yüreğine öyle doğmuş. Kemal Paşa'nın ne yazık ki, bundan haberi yokmuş. Çünkü etrafını, birtakım uygunsuz adamlar sarmış, bunlara "mahpus" derlermiş. Her biri ipten kazıktan kaçmış, kötü kişi imiş. Bütün memleketi haraca kesmişler. Vergiyi, aşarı alır, kendileri yerlermiş. İşte, şimdi bütün bu musibetlerden kurtulacağımız gün gelmiş. Zaten, yeşil sarıklı evliyalar ne tüfek kullanırmış, ne top. Bir okuyup üfürdüler mi, önleri dümdüz olup yürürlermiş.
Sayfa 121Kitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.