Herkesten bir şey kapmıştım. Eskiden benim için, maşallah bu çocuğun ezberi kuvvetli, derlerdi. Evet, ezberliyordum. Çünkü çok dinliyordum. Oyunlara pek katılmıyordum. Çünkü oyun kahramanı olmak çok zordu. Herkes, düşmanları yeniyor ve vatanı kurtarıyordu. Ben bu kadar güçlü değildim. Düşman bile olmayı beceremezdim. Çünkü düşmanların bile kendilerine göre kahramanları vardı. Oysa ben de oynamak istiyordum. Bir kenarda kendimi yetiştiriyordum; daha vakit var, diyordum. Çocukluğun biteceğini bilseydim, her ne pahasına olursa olsun oynardım; ben de hiç olmazsa ihanet ederdim. Beni bu yüzden küçümserlerdi, fakat oyuna da almış olurlardı. Neyse, bu mesele de ayrı olmakla birlikte, bildiğim şuydu ki, şairlerle çocuklardan başka bu meseleyle ilgilenen yoktu.
süregelen bir tartışmanın kitabı
Sosyal Yayınlar, birinci ve ikinci baskıları Sanat ve Sosyalizm adı altında yayımlanan, Plehanov'un ünlü kitabını bu kez özgün adı olan Sanat ve Toplumsal Yaşam başlığı ile ve çeviri üzerinde kimi değişiklikler, eklemeler ve düzeltmeler yaparak yeniden bastı. Ayrıca kitaptaki yazılardan her biri hakkında, o yazının başına konulan bir notla,
Reklam
Oysa benim ezbere bildiğim tek şiir. Onun kirpikleriydi. Her gece onu severek uyurdum. O hiç bilmezdi...
Olmaz olmaz deme olmaz olmaz, aynı Ağustos ayının sonuna doğru onbaşı olma sırası bana geldi. Beni sık sık beş adamla birlikte, general des Entrayes’ın emrine, irtibat görevine yolluyorlardı. Bu komutan kısa boyluydu, sessizdi ve ilk görüşte ne gaddar birine ne de bir kahramana benziyordu. Yine de ihtiyatlı olmakta yarar vardı... Her şeyden önce
Onun koluna girmiş olan yaşlı beyefendinin, sayın diplomat Newton (Clare Newton! -Clare Newton!- Clare Bayes'in kızlık adı öyleydi) olduğunu bilmek için bir nedenim yoktu, kendisini daha önce hiç görmemiştim, fotoğrafını bile. Yine de derhal kavradım, babası olduğunu aralarındaki şaşırtıcı benzerlikten anladım (belki de korkunç denecek bir
Sayfa 136Kitabı okudu
Her ben dediğimde “Affola,” diyesim geliyor oysa..
Ben de bu dünyaya düşmüş biriyim. Kimi zaman şeytan dokunmuş düşünü hayra yoramayan Havva, kimi zaman af dileyerek kırk yıl gözyaşı döken  dem gibiyim. “Ben neyim?” diye gelmedimse de dünyaya, belli, “Ben neyim?” diye diye gideceğim. Parmaklarımın ucunda yükselerek bir pencere aralığından, batan güneşi gördüğüm günden beri, gökyüzünün rengini,
Reklam
595 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.