Kendimizi yetersiz hissettiğimizde benlik kavramımız tehdit edilir, biz de probleme saldırırız: Yani kendimize !
Nokta Atışı...
Başkasını sevmek için önce kendimizi sevmemiz gerekiyor. Sağlıklı öz güven kendilik değeri, kendine güven ve kendini kabul etmekten oluşuyor. Kırk yıl önce Erik Erikson, yakın bir ilişki kurup sürdürebilmek için güçlü ve olumlu bir benlik duygusu geliştirmemiz gerektiğini savunuyordu. Benlik duygusu gelişmemiş kişiler, ilişkinin içinde kaybolmaktan korktukları için yakınlıktan kaçınıyorlar ve gerçekten de âşık olduklarında ilişkiyi yaşamlarının ana odağı haline getiriyorlar
Reklam
Erkek için, cinselliği ya da erotizmi kozmik bir ilke olarak temsil eden mutlak, kadınla ilişkiden ibaret hale gelir. Kadın için ise söz konusu alanın cinsiyetler arasındaki bir ilişki olarak sahip olduğu görelilik; mutlağa, doğasının özerk varlığına dönüşür. Bir yandan, bu örüntünün nihai sonucu, sıkça doğrulandığı üzere, bir kadının tam anlamıyla teslimiyetinin bile onun ruhunun nihai kaynağını açığa çıkarmadığına ilişkin bir duygudur. Çünkü kadın salt erkekle olan ilişkisinde değil, doğası gereği cinseldir. Adeta kendine hakimiyete ve mustakil tamlığa ilişkin gizli bir anlayışı var gibidir. Kendisini tamamıyla sunduğundan, bunu değiş tokuşa dahil ettiği doğrudur. Ne var ki, burada bile, bu gizli benlik öteki kişi için ulaşılabilir hale gelmez. Aksine o erkeğe ait hale gelmiş olsa bile, hâlâ kendi öz zemininde köklü ve ulşılmaz olarak kalır.
Sayfa 55 - Pinhan Yayıncılık / Birinci Basım: Eylül 2016Kitabı okudu
Öfkeli anne babaların çocuklarında özgüven, öz disiplin ve benlik saygısı gelişmez .
Sayfa 55
•Cevap aradıkça bataklığa saplanmak gibi•
"İyi de bilinç neye yarıyor öyleyse? Beyin her şeyi otomatikman ayarlayabiliyorsa, öz varlığının bilincindeki iç benlik ne işe yarıyor?" "Planlamaya... İnsan beyni bir planlama makinesi ve bilinç, dünyayı daha iyi çözümleyebilip daha karmaşık ve soyut bir şekilde plan yapabilmek için gerekli. İşte bu yüzden bilinç, evrimin belirleyici bir kozu."
Sayfa 77 - Tomás NoronhaKitabı okudu
"Kötü duyguların, kötü anne-babaların ve kötü geribildirimin etkisi, iyilerden daha fazladır ve kötü enformasyon iyiden daha kapsamlı olarak işlenir. Benlik iyi öz-tanımlamaların peşine düşmek yerine, kötü öz-tanımlamalardan kaçınmaya güdümlüdür. Kötü izlenimler ve kötü stereotipler iyilerden daha hızlı oluşur ve boşa çıkarılmaya daha dirençlidir."
Reklam
"Tehlikeli Oyunlar" da "Tutunamayanlar" gibi, insanın iç dün­yasında kendi 'ben'ine doğru yaptığı bir yolculuğu anlatır; bir oluşum romanı: bir Bildungsromandır. Yazar, ikinci romanın­ da ana kişisi Hikmet'in kimliğini, soyut düzlemde ameliyat ma­sasına yatırır, içindeki çok sayıdaki benlik parçasını numarala­yıp kategorize ederek kurmaca düzlemde onlarla yüzleşmeyi dener. Böylesine ayrıntılı, titiz bir kimlik arayış sürecinden ge­çirtir Atay roman kişisini. Yalnızca bilinç düzleminde tanıdığı Hikmet'le hesaplaşmak istemiyor, bilinçaltının gölgeli mekanla­rında gizlenmekte olan Hikmetler'in tümünü gün ışığına çıkar­mayı deniyordur. Titiz bir kurguyla, simgesel düzlemde olumsuzluk çağrışımlarına açık bir sayı ve "Korku" başlığı taşıyan 13. bölümde bir bilinçaltı atmosferi yaratır Atay. Köpek havlamaları ve intihar/ölüm düşünceleri eşliğinde, rüya ve uyanıklık du­rumunun birbirine karıştığı bir ortamda bilinçaltının çocukla­rı olan Hikmetler'i metnin içine salar. Roman kişisinin gerçek kimliğiyle özdeşleşme yolunda, yüzeydeki 'Ben'ine karşı verdi­ği amansız bir savaşımdır bu. "Mış gibi yapmaktan usandım al­bayım," (T0.411) diyordur Hikmet; yeni baştan kurmak istedi­ği bir öz varlıktan söz ediyordur (T0.414); 'kendini tanı' öner­mesi metnin dört bir yanına yayılmıştır (T0.413-421). Atay, odağına bir varoluş sorunsalı oturttuğu romanında, kendi ger­çek 'Ben'ine ulaşmaya çalışan ana kişisini, diğer metinlerinde de yaptığı gibi simgesel içerikli bir isimle adlandırır; Hikmet'in so­yadına varoluşsal bir ton katar: 'Benol'.
Sayfa 340,341 / TEHLİKELİ OYUNLARKitabı okudu
Ruh,töz,öz,benlik...
İçimizde adı olmayan bir şey var,o şey biziz işte
Sayfa 270Kitabı okudu
Kişi, solunumu fark etmenin doruk noktasına ulaşma olayını Budist geleneğinde bulur. Böylece meditatör giderek "soluk haline geldiğini" hisseder. Bir zaman sonra ne süje, ne de obje (soluk) vardır; sadece solunum olayının kendisi vardır. Bu da, Budistlerin "ben" ya da "benlik" (öz benlik değil, dünyevi benlik) yoktur şeklindeki inançlarına uygundur. Onun için soluyan "ben" yoktur, solunum vardır; gören "ben" yoktur, görüş vardır; işiten "ben" yoktur, işitiş vardır ve bu bütün duygular için geçerlidir. Soluk haline gelmek, doğal olarak yaşayışa, kendiliğinden, seçimsiz, Çinlilerin wu wei dedikleri bir yaşayışa götürür. Bu aynı zamanda faaliyet olmayan bir faaliyettir; çünkü bir benlik merkezinden yönetilmemektedir.
Özgürlük-Güvenlik
Özgürlüğü güvenlik pahasına, eşitliği öz-saygısı pahasına, eleştiren benlik-bilincini de zihin huzuru pahasına satın alırız. Bunlar yüksek fiyatlardır: hiçbirimiz bunları seve seve ödemeyiz, birçoklarıysa hiç ödemek istemezler. *****
Sayfa 80 - Remzi KitabeviKitabı okudu
725 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.