‘’ Öyle mi Şeref Bey? Demek ki Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı imparatorluğu ile hiç bir bağlantısı yok? Peki, öyleyse siz nereden çıktınız? Yaşınıza bakılırsa Sultan Reşat’a da, Abdülhamit’e de hizmet ettiğiniz pek açık olarak meydana çıkıyor. Doğru söyleyin Şeref Bey. Abdülhamit devrinde, velev ki korku saikasıyla olsun, hiç "padişahım çok yaşa!" diye bağırmadınız mı?’’
"Binlerce yıldır krallara, imparatorlara, padişahlara körü körüne boyun eğmiş, büyük insan ve ayaklanma tecrübelerinden yoksun bu halk, devlet baskını görür görmez bizi hain ilan ederek, "padişahım çok yaşa!" demeye başlayabilirdi."
Reklam
Muktedirlerinin, liderlerinin, ağalarının hatta babalarının "padişahım çok yaşa" diye bağırdığı o en kaybedilmiş yıllarda, tek başına Samsun'a çıkan Ata'nın peşine takılıp, yedi düvele karşı duran o vicdan, o yürek var ya arkadaş... İşte o yüreğe, o vicdana güven...
Ezgi KitabeviKitabı okudu
“1848 Çalışma Hakkı’nın Çürütülmesi.”
“Bir varmış bir yokmuş” diye başlarsak söze, sanmayın ki bir masal anlatacağız size; ama bir kıssadan hisse… Zamanın behrinde ülkenin birinde bir kral varmış, tembel mi tembel (tembel olmayanı var mı ki!) imiş bu kral. Günün birinde yaptırmış koskocaman bir saray (olur iş değil, çalışanlar da varmış demek o zaman!) ve tebaasına haber salmış dört koldan: “Duyduk duymadık demeyin! Tüm tembeller gelip yaşayabilir bu yeni sarayda. Bir elleri yağda, diğeri balda olacak. Tembellerin şahı padişahımızın lütfudur, duyulmuş ola! Padişahım çok yaşa!” Çok geçmeden, bilmem kaç günlük yoldan hiç üşenmeden çıkıp gelen “tembeller”le dolup taşmış koca saray. Hangi hazine dayanır bunca yüke? Batıp gitmiş haliyle, yol açtığı enflasyonist etkiler de caba. Masal bu ya, zavallı kral bile borç bulmak için kapı kapı dolaşmaya, hatta çalışmaya başlamış. Bakmış olacağı yok, anlamak için gerçek tembelleri, kundaklayıp vermiş ateşi dört bir yandan o güzelim saraya (kendisi değil tabii, onca adamı ne diye besler yıllar boyunca!). Tembeller düşmüş can derdine, patlamış mı sana korkunç bir hengâme! Canhıraş çığlıklar, müthiş bir kargaşa, kaçan kaçana! Çabucak boşalmış o koca saray. Yok yok, öyle tamamen değil… İki tip kalmış içerde, ellerinde de birer cıgara. Biri diğerine, “Git şurdan bir ateş al da, tellendirelim bir cıgara” demiş; öbürü de “Bekle yahu, yedi aylık mısın nesin, ateş gelir birazdan buraya!” Ne mi olmuş daha sonra? O kadar da tembel olmayın canım, çalıştırın nöronları, siz getirin arkasını da…
Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
"Gerçekten insan bozuldu, yapay oldu. İçtenlik yapay, ilgi yapay, konuşma yapay, davranış yapay. Bence ilim adamları organik insan yetiştirmenin umarına baksınlar..."
Padişaha Giren Kazık
Raviyan-ı ahbar ve nakılan-ı asar ve muhaddisan-ı rüzigar o güna rivayet ve bu tarz üzre hikayet ederler ki, çook eski zamanlarda, yeryüzünün bilinmedik bir yerinde, suları bol, dört yanı yol, kişileri erimli, toprağı verimli, halkı erdemli, yazarları görkemli bir ülke vardı. O ülkede her kişi salt kendi çıkarında olup, "gemisini
Nesin Yayınevi - Büyüklere Masallar 1Kitabı okudu
Reklam
523 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.