Sessizlik bazen en korkunç gürültüdür. Çünkü kendi kendinize yaptığınız konuşma, dilinizde can bulmamasına rağmen ruhunuzda yankılanır. Acımasız ve açıktır.
Herkesin uğraştığı bir şeyler vardı. Bir tek ben konuşmuyor, sessizce izliyordum. Şirinlere benzetiyordum onları. Şakacı, Zeki, Güzel ve İyi Huylu. Kendime yer bulamadım onların arasında. Mürettebattaydım evet. Ama bir türlü onlar gibi olamıyordum. İçimde illaki bir karanlık oda, ışığı açılmadan duruyordu. Onlarla çok eğleniyordum. Yanlarında olmak, ailemin yanında olmaktan daha çok huzur veriyordu.
Garip olan, bedenim mürettebata aitken, ruhumun tamamen ait olmamasıydı. Bütün nöronlarım, aralarındaki bu kardeşlikten öte dostluklarının güzelliğiyle titreşirken bile dışarıda olduğumu düşünüyordum.
"Dostluğun bir çocuğa verebileceği gücü, başka hiçbir sevgi formu veremez. Sizler birbirinize sahip olduğunuz için çok şanslısınız. Çoğu insan böylesi bir sevgiyi tadamadan göçer. Arkadaşlığın büyüsü eşsizdir."
"Canını sıkacak hiçbir şeyden söz etme Sky. Sadece seni merak ediyoruz. Gerçekten, nasılsın?"
Skyhaoun umursamaz bir tavırla gülümsedi.
"Sadece biraz ölüyorum, o kadar"
"Bizler sanki bataklığa saplanmış büyük bir aile gibiydik. Yanımıza kimse gelemiyordu, yutulmaktan korkuyorlardı. Belki bir kesim,biz çamura gömülürken hâlâ nasıl güldüğümüzü anlamadığından kaçıyordu. Biz de bu bataklıktan çıkamıyorfuk. Çamurun yumuşak kıvamı buna engel oluyordu. Zaten birlikte olduğumuz sürece kurtulmak istemiyorduk."
Bunların hepsi dokuz yaşındaki birinin hayallerine benziyordu ama ona ne söyleyecektim,mümkün olmadığını mı?"Bak,uçan daireler diye bir şey yok,Marslılar da,Noel Baba da,öyle bir çiftlik ya da koca bulman mümkün değil," mi diyecektim?Hayallerini suya düşürecek değildim.Gerçek dünya bunu ben araya girmesem de yapıyordu.Hem zaten gerçek olması da önemli değildi.Hayallerin amacı bu değildi.Onlar sadece boğulmamak için tutunduğumuz can simitleriydi.Hayat bir okyanustu ve çoğu kişi suyun üstünde kalmak için bir hayale tutunurdu.Ben,bir köpek gibi kendi kendime yüzüyordum ama Aimee'nin can simidi çok güzeldi.Ona bayılmıştım.
Sabahın erken saatlerinde,güneş doğmadan dışarıda olmak süperdi.İnsana kendini canlı hissettiriyordu.Sıkıcı,uyuyan insanların bilmediği bir sırra sahip oluyordunuz.Onların aksine uyanık ve olanlarla olacaklar arasındaki o eşsiz anda var olduğunuzun farkındaydınız.