Payitaht
İstanbul, Yahya Kemal'in: "Baktım, konuşurken daha bir kerre güzeldin" mısrasıyla övdüğü güzele benzer.
Sayfa 134Kitabı okudu
Dün; bütün boylarıyla birlikte Müslüman olduktan sonra şahadet parmağını gökyüzüne kaldırıp Türk-i iman diye nara atan Saltuk Buğra Han'dan bugün beka davamızı sürdürmek zorunda olan Abdülhamid Han'a kadar devamedegelen büyük bir mefkûre! Bu ruh gâh Malazgirt önlerinde dirildi gâh İstanbul surlarında...Gâh Belgrad önlerinde ortaya çıktı
Sayfa 200Kitabı okudu
Reklam
Bursa sağlam Osmanlılar için en azından İstanbul kadar değerli,fakat İstanbul'dan daha aziz idi. Bursa büyük nurun doğduğu,geliştiği ocaktı,aklın, bilginin,adaletin ve imanın fetih orduları yarattığı, kuvvet kaynağı olduğu ilk payitahttı.
"Özellikle Sinan döneminde İstanbul'un camilerle bezenmesi, ortaya mimari üzerinden ifade edilen bir hiyerarşi çıkmasına yol açmıştı. İstanbul ve Edirne'deki selatin camileri dört minareliydi; kısacası, beş minareli Medine'deki Mescid-i Nebevi ve altı minareli Harem-i Şerif'e gereken saygı gösterilmiş oluyordu. Taşradakilerde ise durum farklıydı , bunların bir ya da iki minaresi olurdu. Böylece, payitahtın taşra üzerindeki egemenliği bir kez de mimariyle sembolize edilmişti."
Sayfa 244 - KronikKitabı okudu
Rauf Denktaş'ın,Şerif Hüseyin Anısı
Küçük yaşta Rauf Denktaş babasıyla birlikte zaman zaman Kıbrıs'ta sürgünde bulunan Şerif Hüseyin'in evine ziyaret edermiş.Rauf Denktaş o günlerde gördüklerini Nevzat Yalçıntaş'a şöyle nakletmiş:"Babamla yanına gittiğimizde hep aynı olay tekrarlanıyordu.Babam onun elini öper,o da anlatmaya başladı,Şerif hazretleri:' aah,
Sayfa 206 - KRONİKKitabı okudu
HİÇBİR OSMANLI PADİŞAHI HACCA GİTMEMİŞTİR
Yavuz Sultan Selim'den, yani Sultan'ın Mısır Seferi sonucunda Hicaz'ın Osmanlı Devleti'ne katılmasından sonra, Osmanlı padişahları saç ve sakal tıraşı olduklarında kesilen kıllar dikkatle toplanır, bir altın leğen içinde gülsuyu ile yıkanır ve güzel bir çekmece içinde biriktirilirdi. Her yıl Hac zamanında, sürre-i hümayun ile İstanbul hacıları yola çıkarken bu çekmece sürre eminine teslim edilir, o da götürür, Medine'de Peygamberin kabri civarında bir yere defnederdi. İşin ilginç yanı, aynı zamanda bütün Müslümanların halifesi olan osmanlı padişahları her yıl sakal ve saç kıllarını Hicaz'a gönderdikleri halde kendileri hacca gitmemişlerdir. Osmanlı hanedanından hacca giden tek kişi Fatih Sultan Mehmet'in küçük oğlu Cem Sultan'dır. Hanedan mensubu şehzadelerin de saray denetiminden uzak kalacakları ve siyasi bir etkinlik fırsatı bulabilecekleri endişesiyle hacca gitmelerine izin verilmemişti. Osmanlı padişahları hacca gitmek yerine, kendi yerlerine birden fazla vekil gönderdiler. Örneğin 1573'te hacda Osmanlı hanedanını II. Selim'in kızı Şah Sultan temsil etmekteydi. Bugünün mantığıyla bakıldığında, eski dönemlerde 8-9 ay süren hac yolculuğu boyunca payitahtın başıboş bırakılması akıl alacak iş olmadığından dolayı, Osmanlı padişahlarının hiç hacca gitmemiş olmaları dinen değilse de, siyaseten çok anlaşılır bir durumdur...
Reklam
578 öğeden 301 ile 310 arasındakiler gösteriliyor.