Nedir özgürlük?
Hükmetmek mi?
Yoksa dilediğinde oraya gidebilmek mi?
Hepsine sahip olmak mı, yoksa ihtiyacına razı olmak mı?
Güneşli, güzel bir günde bir nefes sıhhat değil de nedir özgürlük?..
Ferhat artık ötelerin ötesindeydi... Şirin’e ulaşınca Ferhat’ın ölüm haberi, yüreği yerinden oynadı Şirin’in, zaman lâl kesildi onda. Her şey sustu bir an onun dünyasında. Ağıtsı bir feryat duyuldu sonra. Bu ağıt tarih boyunca onları, Arranlıları, hatırlatacak bir ağıttı. Yankılanıp durdu tarihin aynasında onların bu ağıtı. Sevinç ile hüznü bir arada yaşadı Arran şehri. Suya kavuşmanın sevinci ve aşık Ferhat'ın ölüm hüznü… Şirin Sultan dayanamadı bu ayrılığa ve Ferhat’ın mezarına uğradı yolu çok geç olmadan. Kapandı mezarına Ferhat’ın ve düştü toprağa Şirin Sultan… İki mezar yan yana yatmaktadır o gün bugün. İki mezarın başında iki taş, parçalanan Bisütun dağından.
İşte bildiğimiz Ferhat ile Şirin hikayesinden bir parça verdim yukarıda. Çok güzeldi. Bu hikayeyi eminim ki her okuyan böyle bir aşk ister hayatında. Ama çok zor… Herkese tavsiye ederim. Hep duyduğunuz Ferhat ile Şirin hikayesini bir de okuyun bakalım…
Sonra, ne denli budalaca konuşurlarsa öze o denli yakın olunur da, onun için. Sözlerimiz de o
ölçüde açık, anlaşılır olur. Budalalık saftır, kurnazlık bilmez, ama zeka hileye, sinsiliğe başvurur. Zeka dalaverecidir, budalalıksa dürüst, doğru.
Adından da anlaşıldığı gibi bir bilmece kitabı. İçinde güzel, hoş bilmeceler barındıran eğlenceli bir eser. Okumanızı tavsiye ederim. Çevrenize sorarsınız bilmeceleri. :D
Bildiğimiz Leyla ve Mecnun hikayesi… Ama orijinalini bizzat okumak ayrı bir tat verdi. Acaba böyle Leyla ve Mecnunlar bulunur mu günümüzde? Meçhul…
Esere sondan başlanıldığında bir Osmanlıca metinle karşılaşılıyor. Baştan başladığımızdaysa sayfanın yarısında Osmanlıcanın Latin harfleriyle yazılmışı, yarısında Türkçesi olan bir metinle karşılaşıyoruz. Tabii ki de ben sadece Türkçe kısmı okudum. Eski bir kitap. 1981 basım. Ama bu muhteşem hikayenin orijinalini okumak isteyen herkese tavsiye ederim.
Senin o cennetine de gitmek istemiyorum, Aleksey Fyodoroviç, bunu da bilesiniz. Zaten kendini bilen bir insana yakışmaz oraya gitmek, elbette cennet diye bir yer varsa öte yanda... Bence uykuya dalar gider insan, bir daha da uyanmaz, sonsuz bir boşluktur ölüm. Canınız isterse anın beni, istemezse vız gelir... Benim felsefem bu işte.
Birçok halk ozanının (Karacaoğlan, Aşık Paşa, Yunusemre gibi) şiirlerini içinde barındıran, Türk halk şiiri hakkında okuru bilgilendiren, okuması zevkli, güzel hazırlanmış bir eserdi. Tavsiye ederim.
Türk Halk ŞiiriRecep Erdoğan · Marmara Kitabevi Yayınları · 20054 okunma
- Benim için, dedi, benim için... Eh, çocuklar! Yavrularım, minimini yavrularım, benim için... benim için çirkin kadın diye bir şey yoktur hiçbir zaman, prensip edinmişimdir bunu! Anlıyor musunuz beni? Nasıl anlayasınız: Ağzınız süt kokuyor daha, gözünüz açılmadı ki! Benim prensibime göre, her kadında, öteki kadınlarda bulunmayan değişik -hay Allah kahretsin- ilginç bir şey bulunabilir; yeter ki bulmasını bil, önemli olan bu işte! Bir yetenektir bu! Benim için değersiz kadın diye bir şey yoktur: Kadın olması yeter, yarı yarıya halleder işi bu... siz kim, bunu anlamak kim! karta kaçmış kızlarda bile bazen öylesine şeyler bulursun ki, onu böyle yaşlanmaya bırakan, bu özelliklerini sezinleyemeyen aptallara şaşarsın.
Kısa kısa hikayelerden; modern kıssalardan oluşan kısa, keyifli, çok tatlı yarım saatte bitirdiğim bir kitaptı. Çok güzeldi. Herkese okumasını tavsiye ederim. :)