dünyanın karşısında, kayıtsız kişi ne cahildir ne de düşman. niyetin okumazyazmazlığın sağlığa yararlı keyfini yeniden keşfetmek değil, okurken, okuduklarına hiçbir ayrıcalık tanımamaktır. niyetin çırılçıplak gezmek değil, ille de özenli ya da bakımsız olmak anlamına gelmeyecek bir şekilde giyinmektir; niyetin kendini açlıktan öldürmek değil, sadece beslenmektir. bu hareketleri alabildiğine masum bir tavırla harfi harfine yerine getirmek değil istediğin -çünkü masumluk çok kuvvetli bir terimdir- sadece, en basitinden, bu "en basitinden"in bir anlamı olabilirse eğer, istediğin şey bu hareketleri yansız, apaçık, her tür değerden, özellikle de işlevsellikten kurtulmuş -çünkü işlevsellik değerlerin en kötüsü, en sinsisi, en tehlikelisidir- aşikâr, gerçek, değiştirilemez bir yere bırakmaktır. okuyorsun, giyiniksin, yiyiyorsun, uyuyorsun, yürüyorsun demek dışında söylenecek bir şey olmasın; bunlar birer davranış, birer hareket olsun; birer kanıt, birer değiş tokuş aracı değil. giyimin, yiyip içtiklerin, okudukların senin adına konuşmayacaklar artık, onlar sayesinde karşındakinden daha açıkgöz davranamayacaksın artık. seni temsil etmenin o yiyip bitiren, çekilmez, öldürücü görevini bunlara bırakmayacaksın.
seni görmeden yollarına devam ediyorlar, oysa sen onlardan birkaç santim ötede, bir kahvenin terasına oturmuş, durmadan onlara bakıyorsun.
Reklam
hayatında ilk defa geldiğin ve gidip gelen, koşuşturan, duran bu kalabalığa bakmaktan başka hiçbir işinin olmadığı bu sokakta birbirini tanımayan, senin tanımadığın bu insanları bir araya getiren yasalar hakkında hiçbir şey bilmiyorsun: kaldırımlardaki bu ayakların, taşıt yollarındaki bu tekerleklerin hepsi ne yapıyorlar? hepsi nereye gidiyorlar? kim çağırıyor onları? kim geri getiriyor? hangi güç ya da hangi giz onların önce sağ sonra sol ayaklarını kaldırıma basmalarını, hem de daha iyisi beklenemeyecek bir eşgüdümle basmalarını sağlıyor?
Ak bir boşluğun arkası karanlıkla doludur. Yazılanı anlamıyorsan yazılmayana bak.
Sayfa 102 - Ayrıntı Yayınları - III-IV Douglas Haig CliffordKitabı okuyor
352 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Okunabilecek ilginç kitaplar, arasında ilk sıralarda yer alabilecek bir eser.İlginçliği şuradan geliyor: kitabın içinde hiç"e" harfi bulunmuyor. Halbuki e harfi Fransızca'da çok kullanılan bir harf...Bunun bir kurgudan mı yoksa gerçekten "e" harfi kullanılmadan mı yazıldığı muamma...Yazarımız Perec, "çocukluk anılarım yok" derken; kaybolan "e" harfini ,kaybolan bir aileye ya da kaybolan yıllarına mı atfediyor bilinmez.Hadi diyelim Perec "e" harfini kullanmadı, bizim çevirmen Cemal Yardımcı nasıl oldu da "e" harfini kullanmadan Türkçe'ye çevirebildi? Ben bu duruma çok şaşırdım.Fransızca bir kelimeyi Türkçe'ye çevireceksin, üstüne üstlük o yasaklı harfi kullanmayacaksın. Çok ilginç.... Kaybolan bir adamın Anton Ssliharf 'in kayboluşunu biraz mizahi, biraz dokundurmacalı yazmış.Ayrıca kullanılmayacak yasaklı harfi Anton'un arkadaşları kullanmak istediğinde ortadan kayboluyorlar. Yani cidden ilginç,okurken biraz kompleks gelebilecek bir eser.Aynı zamanda oldukça absürt... Böyle ilginç ve içinde şifre barındıran kitapları sevenler için güzel bir yapıt. Okumak isteyenlere şimdiden keyifli okumalar dilerim.
Kayboluş
KayboluşGeorges Perec · Ayrıntı Yayınları · 20181,022 okunma
yalnızsın. yalnız bir adam gibi yürümeyi, aylak aylak dolaşmayı, sürtmeyi, bakmadan görmeyi, görmeden bakmayı öğreniyorsun. saydamlığı, hareketsizliği, varolmayışı öğreniyorsun. bir gölge olmayı ve insanlara sanki hepsi birer taşmış gibi bakmayı öğreniyorsun. oturur durumda, yatar durumda kalmayı, ayakta durmayı öğreniyorsun. her lokmayı çiğnemeyi, ağzına götürdüğün her parça yiyecekte aynı manasız tadı bulmayı öğreniyorsun.
Reklam
Rakı ya da Kafka ya da Xanax ya da Perec
Sayfa 106Kitabı okudu
yalnızsın, ve yalnız olduğun için de saate hiç bakmaman, dakikaları hiç saymaman gerek. postadan çıkan evrakı ellerin heyecandan titreyerek açmamalısın artık, içinden, seni topu topu yetmiş yedi frankçığa, hem de üzerine markan kazınmış bir pasta takımına ya da batı sanatının en değerli eserlerine sahip olmaya çağıran bir el ilanı çıktığında düş kırıklığına uğramamalısın artık. umut etmeyi, girişimde bulunmayı, başarmayı, diretmeyi unutmalısın.
Gayb kaybolduğunda artık Söz öksüz kalır. Dilin avutucu iktidarı son bulur.
Sayfa 49 - Ayrıntı Yayınları - I Anton SsliharfKitabı okuyor
Bir başlangıç noktası yakalamak istiyor insan: Ama bütün noktalar çok uzaklarda, çok bulanık...
Sayfa 41 - Ayrıntı Yayınları - I Anton SsliharfKitabı okuyor
Reklam
Bütün dünya olağan gözüküyor ama bir gün, bir hafta, bir ay ya da bir yıl sonra çürüyüp yok olacak. Çünkü bir yarık var. Hiç durmadan, adım adım hacmini artıran bir yarık, uçsuz bucaksız bir unutuş, dipsiz bir uçurum, boşluğun istilası. Bir bir susacağız.
Sayfa 33 - Ayrıntı Yayınları - I Anton SsliharfKitabı okuyor
(Apaçık karşısında olsa da) ölümü düşünmüyor, (apaçık alnında yazılı olduğunu anlasa da) kara yazgıyı düşünmüyor; var olmayanı, yasaklanmışı, adı konamayanı, kaybolanı düşünüyordu...
Sayfa 33 - Ayrıntı Yayınları - I Anton SsliharfKitabı okuyor
O ipliğin izini sürüp tanımadığı bir alanda, olağanüstü kıyılarda, kıvrımlı yollarda, sarmal patikalarda dolaşıyor, lakin asla onu kuşatan duvarları, surları aşamıyor, hapsolduğu alanın dışına çıkamıyordu.
Sayfa 24 - Ayrıntı Yayınları - I Anton SsliharfKitabı okuyor
öğrenecek çok şeyin var, öğrenilmeyen her şey: yalnızlık, kayıtsızlık, sabır, sessizlik. tüm alışkanlıklarından, onca zaman yanyana yürüdüğün kişileri görünce yanlarına gitmekten, başkalarının her gün senin için ayırdıkları, hatta bazen senin adına savundukları yerde kahveni içmekten, yemeğini yemekten, bir türlü bitmek bilmeyen dostlukların sıkıcı suçortaklığında, yıpranan ilişkilerin ödlek ve oportünist kırgınlığında sürünmekten sıyrılmalısın.
önünde, zamanlar boyunca, kıpırtısız, bunalımsız, kargaşasız bir yaşam olacak: ne bir pürüz, ne bir dengesizlik. dakikadan dakikaya, saatten saate, günden güne, mevsimden mevsime, hiç bitmeyecek olan bir şey başlayacak: bitkisel yaşamın, iptal edilmiş yaşamın.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.