Saray himayesi olmadan huzurlu bir biçimde yaşayan bağımsız, varlıklı biri olan el-Fârâbî önde gelen öğretmenleri araştırarak ve Bizans’a kadar giderek kozmopolit ağdan elde edebileceği her şeyi toplamaya girişmiştir. İslama aktarılan fikir birikimini temsil eder. Mevcut tüm Yunanca eserleri taramış ve Bağdat mütercimlerinin temel ilgi alanı olan bütün doğa bilimlerini sıralayarak her şeyi yeni-Platoncu bir yayılım hiyerarşisinde sistemleştirmiştir. El-Fârâbî’nin en orijinal çalışması Platon’un Devlet’ini İslami koşullara uyarlamasıdır: İslamın lideri olan Peygamber gerçek filozof-kraldır; evrenin Mutlak Bir’den genişleyerek ve yayılarak meydana gelmesi (türüm) gibi, politik hiyerarşinin ardışık dereceleri, politik liderden yayılır. El-Fârâbî, Peygamber’den sonra liderliğin, nitelikleri ve güçleri daha düşük olan ikinci dereceden bir varlığa devredildiğini ima eder. El-Fârâbî’nin formülasyonunun belirsizliği, belki de tüm hizipleri kucaklama isteğinin bir ifadesidir; “ikinci lider” eşit ölçüde halife, ulema veya hatta Şii İmam olabilir. El-Fârâbî’nin ayırıcı özelliği, politik ihtiyatı ve teolojik tartışmalardan uzak durmasıdır. Yeni-Platonculuğu, bilimlerin natüralizmini, güvenli bir biçimde destekleyebileceği İslamın en soyut ve genel formuyla birleştiren bir akıl dinidir.
Sayfa 490Kitabı okudu
Peygamberden yüz çevirdikten sonra Allah'a Celle Celâluhû itaat mümkün değildir.
Sayfa 567Kitabı okudu
Reklam
DİN-YOBAZLIK: Atsız ilk olarak 1932 yılında, "Aynı tarihî yanlışlığa düşüyoruz” başlıklı yazıda din konusuna temas eder. Konuya bir tespit ve bir soruyla girer: "Bugün din hayatta birinci safta bir rol oynamıyor. Devlet dini bit kenara atmıştır. Fakat din, halk yığınları üzerindeki büyük nüfuzunu yapmakta devam ediyor. Ve Bolşevik Rusya
MUTEZİLE VE ŞİÂ, SAYFA: XXXXIV
er-Râzi, tefsirinde bilhassa kelâmî mücadelelerini Mutezile ile yapmıştır. Kaza ve kader meselelerinde mutezileyi reddetmiştir. er-Râzî onların akidelerinin tümünü reddetmeye çalışır. Şiâ akidesinden müteessir olan Mutezileyi reddeder. Bu bakımdan Şia akidesini de reddetmiş olur. Tevbe meselesinde, (²³⁸), Mucize(²³⁹) hakkında, Bakara'nın 186.
Huzur Yay. 1. Baskı: 2020, 1. CiltKitabı okuyor
Dar-ül İslâm beldesinde katli vacip böyle düşünenlerin.
Hallac-ı Mansûr'un [kuddise sırruhū] başına böyle bir durum gelmiştir: Hallâc, lâ ilahe illallah sözünü o kadar fazla söyledi ki zikri kalbine, kalbinden ruhuna ulaştırdı. Orada yakınlığın alametleri ve ilâhî muhabbet oluştu. Kendi ismini, dünyayı ve dünyadakileri unuttu. Çünkü Allah'ı zikrederek aşka düştü. Aşk âlemi manevi sarhoşluk
Sayfa 419 - Semerkand yayınlarıKitabı okuyor
Râfızîler, Hz. Ali’ye karşı savaşanlar hakkında iki fırkaya ayrılmıştır: Birinci fırka: Onlar, Ali’ye karşı savaşanların kâfir ve dalâlette olduklarını söylerler. Buna Talha, Zübeyr, Muâviye b. Ebû Süfyân’ı örnek verirler. Peygamber’den (as) sonra Ali’yi imam kabul etmeyenler hakkında da aynı görüştedirler.
Reklam
İnsanlar, Hz. Peygamber’den (sav) sonra birçok hususta ihtilâf ettiler, bu hususlarda birbirlerini sapıklıkla suçladılar ve birbirlerinden uzaklaştılar. Böylece onlar, İslâm’ın kendilerini birleştirmediği ve içine almadığı birbirine zıt fırkalar ve dağınık gruplar hâline geldiler.
GAYB MESELESİ
Gaybı Allah bilir ama Nur Risaleleri'nden yaptığımız bu alıntılardan, evliyanın gaybı bildiği sonucu çıkmaktadır.(Hâşâ) Nitekim bu kanaat Nur Risaleleri'nde açık olarak belirtilmiştir: Madem Hz. Ali (R.A.) "ene medînetu'l-'ilmi ve 'aliyyun babuha" hadisine mazhardır. Hem madem Şah-ı Velayet ünvanını alarak
Sayfa 216 - Süleymaniye vakfıKitabı okudu
Said Nursi'nin her suale cevabı varmış(mış).
HER SUALE CEVAP VERMEK, HİÇ KİMSEYE SORU SORMAMAK Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi. Bilmez ki sorsun, bilse sorardı. Atasözü "Herhangi ilme sorulan suale bila-tereddüd derhal cevap verirdi."(1) "Sorulacak suallere cevap vermeye hazır bulunduğu gibi kimseye sual sormayacağını da beyan ederek bu kararda yirmi sene sebat
Sayfa 56 - Süleymaniye vakfıKitabı okudu
Nur risaleleri'nin kaynağı
Nurşin'de bir müddet kaldıktan sonra Hizan'a döndü. Sonra medrese hayatını terkederek pederinin yanına geldi ve bahara kadar evde kaldı. O sırada şöyle bir rüya görür: Kıyamet kopmuş, kâinat yeniden dirilmiş. Molla Said, Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmı nasıl ziyaret edebileceğini düşünür. Nihayet sırat köprü sünün başına gidip durmak
Sayfa 31 - Süleymaniye vakfıKitabı okudu
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.