Giderek mecburu bir ortaklığa dönüşmüştü evlilikleri. Pek çok kadın ve erkeğin yaşadığı, ama söze dökemediği gibi "çoook geç artık" durumlarındaydı Güzver. Aşk molekülleri eskimişti bir kez. Aşk molekülleri yıpranmıştı bir kez.
Gecenin karanlığında, yürümek, yosun kokan havayı solumak, hatta ağlamak istiyordu Yeşim. Saklanacak, gizlenecek örtbas edilecek tek şey kalmamıştı geride. Defalarca yere çalınmış, bozguna uğramış biriydi. Bitmeyen hesaplaşmalar yaşamıştı çünkü. Yüreği aşağılanmıştı.
Reklam
Hep aldatılmış, sırtından vurulmuştu. Zaafları vardı. Kimselerle paylaşmadığı. Paylaşamadığı. Yalnızlıkları vardı en koyusundan. Senelere yenik düşebileceği hiç gelmemişti aklına. Hayat üstüne oynamıştı hep. Hayat kazanmıştı sonunda. O zaman yaralanmışlık, o düşüş. Bakışlarında hep o yapışkan buğu tabakası.
Senelere, yitip gitmiş zamana meydan okuyordu Yeşim. Hayatına giren bütün erkeklere meydan okuyordu. Hiç kimse bundan böyle düşlerini zorla ya da kurnazca çalıp derin, bulanık sulara atamayacaktı onu. Kararlıydı. Geç kalmış orgazmlarını da ıskalamayacaktı.
Yakasında hep o kullanılmışlık, yaralanmışlık hissi, o uçurum. Bir silkinişle yüzüne düşen saçları geriye attı. Hem sevgiyle dolup taşıyor hem de bir an önce nefretiyle, düşünceleriyle yalnız kalmak istiyordu. Kimliksizdi zaten. Kimsesizdi. Duyguları ağır yaralıydı.
Bazı insanlar kendilerini öldürür, bunu beceremeyeceğini anlarsa kendisini öldürtmek için elinden geleni ardına koymaz, bazılarıysa sadece başkasını öldürürdü. Dahası duygusal şiddet an gelir öldürme, ölme nedeni olurdu. Öyle durup dururken.
Reklam
338 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.