Uzak ya da yak ı n geçmişten birçok değişik sistemin değerini kavradıkça, tükettiğimiz bitki ve hayvanların her artığından yarar­ lanmanın yollarını öğrenir, böylece yaratıcılığımızı harekete geçirip günlük yiyeceğimize ilişkin taze fikirler buluruz. Ayrıca, derin dondurucuda ve buz­dolabında yiyecek saklarken daha az enerji harcamanın yollarını arayışta, her birimizin bilge yol gösterenlere gereksinimimiz var. Çünkü insanlar binler­ce yıl her ikisi de olmaksızın pekala sağlıklı ve düzgün beslendi ve anca k bugün, çoktandır ticari işletmelerin eline geçmiş olan salamura, kurutma, turşu ve tütsüleme gibi uygulayımlar bazı evlerde yeniden canlanıyor.
tarihöncesi "mutfağını" incelemek, bir arkeolog için bile, neredeyse olanaksızdır.
Reklam
Florışınımı, paleolitik dönem halklarının bitki kültürünü inceleyen bilimin [paleoetnobotanik], bitki arkeolojisi biliminin [f ı toarkeoloji] ve canlı organizmaları inceleyen arkeolojinin [biyoarkeoloji] yararlandığı yüzdürme tekniği, kısacası modern bilimin bütün teknikle­ ri, insan kültürünün ve onun uzantısı olan mutfağın gelişimine ilişkin temel konularda uzlaşma sağlama yerine ortaya bol bol veri atıyor. İşte bu yüzden dikkatimi neolitik devrim denen dönem üzerinde toplamak niye­ tindeyim. Amacım, paleolitik [yontma taş çağı] mağara resimlerinin anla­ mı konusunda birbirine rakip kuramları ele almaktan kaçınmak İster bu resimler av öncesi büyüleri simgelesin, ister insan doğurganlığını artırsın diye yapılmış paleolitik çağ "Venüs" heykelcikleri gibi metaforlar ve cin­sellik simgeleri olsun ... Pleyistosen döneminin insanları hiç kuşku yok ki yemek pişirme amacıyla ateş yakıyorlardı, ama nelerden hoşlandıklarını ve yemekleri nasıl hazırladıklarını bilme olanağımız yok.
mısır ürününde mantar hastalığı ilk ortaya çık­tığında koçanları saran lezzetli siyah mantara -günümüzün tadımlığı- ne anlam vereceğini bilemeyen Maya yerlisini düşünün; yoğun kar yüzünden kısılıp kaldığı için vitamin gereksinimini rengeyiğinin midesinden çıkan­larla karşılayan Eskimolar ya da Laponları; sonunda Afrika' da cassava adını alacak olan "manyok"u zehirli kimyasallarından arındırma yöntemlerini deneyerek köklerinden un elde eden Güney Amerika yerlilerini; sonra, kıs­raklarının sütünü sağmayı öğrenerek, ondan yalnızca C vitamini ve diğer besinler almakla kalmayıp, mayalayarak sarhoş edici bir içki elde eden Orta Asya bozkırlarının atlılarını ...
Heredot' un kaynakları sınırlıymış napalım...
Herodotos kendi döneminin (İÖ yaklaşık 485-yaklaşık 425) Mısırlıları arasında domuzun temiz olmayan bir hayvan sayıldığını söyler. Ama Eski Krallık'tan kabartmalar ile Orta Krallık ve Yeni imparatorluk dönemlerinden mezar resimlerinde domuza ilişkin bolca görsel belge bulunuyor.
Ölüme ilişkin inançtan kaynaklanan Öteki Dünya'da yiyecegini saglamak üzere ekip biçme resimleri, mönüler, mezarlara ve tapınak tören­lerine getirilen adakların dökümleri, her bir yiyeceğe ayrı ayrı, bir tutana­gım gerektirdiği özeni gösteriyor. Şunu ileri sürüyorum: Bu zihinsel tavır ile Mısırlıların doğaya karşı duygularının kendine özgü niteliği bir araya gelince, aşçıların bunca bolluktan yararlanarak yaptıkları yemekleri, başka bir deyişle, en üstün yemeklerinin estetiğini, kaçınılmaz olarak etkiliyordu.
Reklam
Tarihte tarımla uğraşan tüm halklar gibi, Mısırlılar da enerji ve besini büyük ölçüde tahılların sağladığı bir beslenme düzeniyle ayakta duruyorlardı. Tahılların başlıcası -daha sonraları yola gelmez Romalı işçilerin karnını doyuracak buğdayın kaynağı, "buğday ambarı" verimli Nil topraklarında- arpaydı. Göründüğü kadarıyla tarımı en erken baş­ lamış olan ve herhangi bir buğday türünden daha ucuza gelen arpa, fi ravunlar Mısır'ında yaşayan alt sınıf l arın ana besin maddesi olmak yanında, içkisinin de kaynağıydı. '9 Buğday türleri arasında düşük nite­ likli bir tür olan Triticum dicoccum (gernik buğdayı), Ptolemaios süla­ lesi zamanına kadar en çok kullanılan türdü. Lapası yapılıyordu ya da kabuğundan ayırmak için havanda dövüldükten sonra el değirmeninde öğütülerek un elde ediliyordu (Resim 19). Seçkinterin sofrasında kulla­ nılacak ince elenmiş unları elde etmek için saz ya da kamıştan ince elek­ ler kullanılıyordu. Kişinin yaşamdaki konumu ne olursa olsun, çok sayı­ da ekmek çeşidi yalnızca bu dünyada değil, (ölü gömme törenlerinin kanıtladığı gibi) öteki dünyada da yaşamın dayanağı sayılıyordu, ayrıca tapınakların en gözde adaklarındandı. O ne çeşit bolluğu! Her tatta, her biçimde ekmek!.. Küle gömülmüş, sıcak bir taşa ya da bir tandırın iç yüzüne şaplatılmış yassı, mayasız arpa ya da buğday bazlamasından tutun da, çok özenle hazırlanmış, kimi zaman dinsel duygular uyandı­r6an piramit ya da bir yaratık biçimi verilmiş kalıplarda pişirilmiş buğday unundan somunlara dek ...
Başlangıçta evcilleştirmeyi güdüleyen nedenin iktisat kaynaklı değil, din kaynaklı oldugunun pek çok kanıtı var: Horozun, güneşin her sabah yeniden doğuşunu haber verişi yüzünden ve tavuğun yumurtasının, doğurganlıgın, bereketin simgesi olması yüzünden evcilleştirilmesi gibi ... Ayrıca, Yunanistan'da bu kuşların, ilk başta kehanet amacıyla kulla­nıldığını öğreneceğiz.
Ekmeğin baş köşedeki yerini yansıtan sayısız örnekten biri, işçinin ücretinin ekmekle ödenmesidir; bir başkası, Mısır dilindeki, ekmek çeşitlerini belirten sözcüklerin çokluğudur. Liste Eski Krallık döneminde (MÖ y. 26oo-2ı8o) bir düzine dolayında değişik ekmek çeşidiyle başlar, Yeni Krallık döneminden bir dökümde ekmek ve çörek çeşidi kırkı bulur.
Tarihte işçi sınıfının ekmek mücadelesine bir değini...Kitabı okuyor
Mısırlılar, hangi toplum katından olursa olsunlar ekmege düşkün­ lüklerinin bedelini, görece ilkel un ögütme ve eleme tekniklerinin başları­ na açtıgı dertlerle ödüyorlardı. Roma döneminde kullanımı yaygınlaşan ve bir taş tekerlegi ötekinin üstünde döndürerek ögütmeye dayanan teknik ortaya çıkıncaya kadar, eyer biçimli ögütme taşı kullanılmıştı. Bu ögütme tekniginde unun içine taş kırıntıları karıştırmak, ögütmeye yardımcı olsun diye bir parça da kum eklemek görenektendi. Ölülerin dişlerinde görülen aşınmalar ve buna baglı iltihaplanmalar, genç Mısırlılarda bile diş saglığının kötü düzeyini ortaya seriyor.
Sayfa 65 - Koskoca firavun kumlu ekmek yiyordu, siz daha iyisini yiyorsunuz.Kitabı okuyor
709 öğeden 461 ile 470 arasındakiler gösteriliyor.