Bana bak Razumihin, diye söze başladı. İyiliklerini istemediğimi nasıl olurda görmüyorsun? Sonra bu iyilikleri hor görenlere ve gerçekten de rahatsız olanlara iyilik etmek isteği niye? Hem ilk hastalandığım günlerde ne diye beni aradın? Belki de ölüm beni daha çok sevindirecekti! Bana acı verdiğini, beni bıktırdığını, bugün sana açıkça söylemedim mi? Anlamıyorum insanlara acı çektirmekten ne zevk duyuyorsun!... İnan ki bütün bunlar benim iyileşmeme iyiden iyiye engel oluyor. Çünkü hiç durmadan beni sinirlendiriyorlar. Az önce Zosimov beni sinirlendirmemek için gitmemiş miydi? Tanrı rızası için, sen de yakamı bırak! Zorla beni tutmaya ne hakkın var? Tamamıyla aklım başımda konuştuğumu görmüyor musun? Bana musallat olmaktan, iyilik etmekten vazgeçmen için sana nasıl, ne biçimde yalvarayım, söyle bana! İsterseniz bana nankör bir adam deyin, isterseniz beni aşağılık bir insan diye kabul edin. Yalnız Tanrı rızası için benim yakamı bırakın! Bırakın yakamı!》》
Dıger insanların gülüp oynadığı, sevinçle gündelik telâşların peşinden koştuğu sırada kendimize saplanıp kalmışızdır. Dışarı çıkmak zulüm, içerde kalmak ölüm
"Ama Tanrı aşkına -siz büyücüydünüz! Sihir yapabiliyorsunuz! Elbette halledersiniz, hani- yani - Her şeyi!"...
..
"Mesele şu ki, Başbakan," dedi, "öbür taraf da büyü yapabiliyor."