Bir mutsuzluk işareti (sanki kendini mutlu hissetmek yavanlık, iddiasızlık, sıradanlık işaretiymiş gibi), öyle büyüktür ki bir kimse başka birine “Ne kadar da mutlusunuz!” dediğinde protesto edilir genellikle.
Mesela Vehhabi hareketi zannımızca milli bir Arap hareketidir; bugünkü neticeleri de, bu noktai nazarımızın haklı olduğunu ispat eder. Umumiyetle Vehhabi hareketi, o zaman hakim olan İslam telakkisini protesto ederek başliyan sırf dini bir kıyam mahiyetinde telakki edilir. Zahiren bu doğrudur; fakat Sırp ve Yunan hareketleri de o hareketlere iştirak edenlerin azim ekseriyeti nazara alınırsa, islam hakimiyetine karşı kıyam eden ve hıristiyanlığı galip getirmek isteyen dini hareketler addedilmek lazımgelir. Vehhabi hareketi, mezhebi ve dini esaslara istinaden, Türk hakimiyetini tanımamak ve Arabistanda bir Arap devleti tesis etmek gayesini istihdaf etmiş ve hareketin iptidalarında bile bir müddet için buna muvaffak olmuştur. Vakıa üzerlerine sevkolunan Osmanlı ve Mısır askerlerinin tazyikı ile Vehhabilerin hakimiyet havzaları tahdit edilebilmişti; bununlaberaber Arap memleketlerinin Osmanlı imparatorluğundan ayrıldığı XX. asra kadar, yani bir buçuk asırdan fazla bir zaman, Vehhabilik Necid sahrasında mevcudiyetini muhafaza etmiş ve nihayet XX. asrın ikinci rub'unda Mekke ve Medineye sahip olarak, "Hicaz Krallığı"nı ele geçirmiştir.
Reklam
Halkın aktörü
Urfa'da sarhoş olarak kaldığı otelin holündeki aynaya yedi el ateş edip, semtte heyecan yaratmıştır, tevkif edilir. Güney aktör Göksel Ârsoy gibi kendisini alkışlayan halka, seyirci; ye "Teb'am" demiyor, onları küçümsemiyordu. Tersine "Ben on- . lardan, halktan biriyim" derken seyirciyi yüceltiyor, buna karşılık da seyircisinin sevgisini bu çelişkili davranışlarıyla sömürüyordu. Elbette ki seyirci bu gerçeğin farkında değildi... Bilse de bilmese de bir kere ünlü aktörü tüm sevap ve günahlarıyla bağrına basmıştı. Öyle ki,olaydan sonra Urfa Sarayönü karakolunda ilk ifadesi alınıp elleri kelepçeli götürülürken, Yılmaz Güney'i kurtarmak için ona "Ağabey, ver tabancayı, ben attım derim" diyenler çıkacaktı. Ve Güney'in cezaevine konulmasını protesto etmek için yöre halkı imza toplayacaktı.
Sayfa 41 - BROY YAYINLARI, 1988Kitabı okudu
Burdan D&R'ı protesto ediyorum :D
Zavallı kitap tutkunları, sık sık acılara katlanırlar. Aradıkları kitaplar ellerinden kayıverir, kuş gibi havalarda kanat çırpar, satış fiyatlarıyla yükseklere havalanır. Fakat özenilen inci, uzun araştırmalardan sonra elde edilir yine de.
Erkeğin trajedisi
Ana karnında görmez, duymaz, konuşam az ve koku alamazken “dokunmak” elimizdeki tek silâhtır. Dölyatağı duvarına bir sandal gibi çarpıp dururken sinir sistem i miz, vücut basıncım ız -aklın olmadığı devirlerimizde iletişim kurmamızı sağlar. Altıncı ayda duyarız... Ve nihayet dokuz ay on gün sonra; ana karnındaki cennetten kovuluruz: Buna "doğum" diyoruz. Yani hayat... Buruşuk bir yüz ifadesiyle durum protesto edilir: İlk ağlama ve ilk uyku. Uyanır. Sağında, solunda iki hemşire... N otlar alı­ nır... Tafralar satılır... Korku filmi başlamıştır. Uyanır uyanm az zırlar... A nnesi kucağına alıp ilk sütünü verene kadar sinirleri yatışmaz. A nne ona “dokunmuş” ve rahatlatmıştır. Evet beyler, trajedim iz bu...
Alibaba'nın bu sayısı ile Markopaşa'nın 1.dönemi kapanacaktır. Bir yılı az geçen bu dönemde Markopaşa 23, Merhumpaşa 4 , Malumpaşa 5 ve Alibaba 4 sayı çıkabildi. 55 haftanın 36'sında çıktığına göre, 19 hafta gazete engellerle karşılaştı, yayımlanamadı. Sabahattin Ali 19 Aralık 1947'de içeriye girdi. Gazete üzerinde hükumetin, sıkı yönetimin,
Reklam
61 öğeden 51 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.