Bir fincan kahve, bir sigara, bir de düşlerim; göğün, yıldızların, işin, aşkın ve hatta güzelliğin ya da ihtişamın yerini gayet rahat doldurabilir. Deyim yerindeyse hiçbir uyarıcıya ihtiyacım yok. Ben afyonumu, kendi ruhumda buluyorum.
Ne tatmin olabiliyor, ne de rahatlayabiliyorum, var olan ya da var olmayan her şeye doymuş durumdayım. Bir ruhum olsun istemiyorum, ondan vazgeçmek de istemiyorum. Arzu etmediğimi arzuluyorum, sahip olmadığım şeye sırt çeviriyorum. Ne hiç olabilirim ne her şey: sahip olamadığım şeyle isteyemediğim şey arasında bir köprüyüm.
Keşke çoğunluk en büyük kötülükleri yapabilseydi, o zaman en büyük iyilikleri de yapabilirdi. Ne iyi olurdu! Aslında ne birini, ne de diğerini başarabiliyor. Çoğunluk bir insanı bilge yapamadığı gibi, aptal da yapamıyor, rastgele davranmakla yetiniyor.
Elbette cehennem vardır çünkü başka hiçbir yerde işlediğiniz suçların cezası yeterince verilemez. Sizin gibiler var oldukça kâinatta bir cehennemin olması şarttır.