Resulullah Efendimiz (s.a.v), anne ve babanın aile içindeki çocuk eğitim görevi ve sorumluluğunun ciddiyetine şu hadisleriyle işaret etmişlerdir: "Hepiniz birer çobansanız; hepiniz gittiğiniz süreden sorumlusunuz. Devlet reisi de bir çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek ailesinin çobanıdır ve onlardan sorumludur... Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve güttüğünüzden sorumlusunuz."
Resulullah efendimiz (s.a.v) "Bir kimse istiğfara devam ederse , çokça istiğfar ederse Allah azze ve celle ona her sıkıntıdan bir çıkış yolu her keder için bir ferahlık sağlar ve ona hiç beklemediği yerden rızık verir" buyurmuşlardır.
Reklam
Resulullah Efendimiz (s.a.v)hastalandığında namazı Hz.Ebû Bekir'in (r.a) kıldırmasını istedi. Resulullah Efendimiz(s.a.v), gittikçe yaklaşan vefat anı dolayısıyla da şöyle buyurdu: "Mescide açılan bütün (hususi)kapılar kapansın, sadece Ebû Bekir'inki açık kalsın! Ben, Ebû Bekir'in kapısının üzerinde bir nur görüyorum..." (Buhârî, Ashâbü'n-Nebî, 3). Onun faziletleri ciltlere sığmayacak kadar çoktur.
Sayfa 9 - Dr. S. Yakup ElhüseyniKitabı okudu
Resulullah efendimiz s.a.v. dediği gibi;
" Cennete giden yol insanın hoşlanmadığı şeylerle doludur.. "
Semerkand yayınlarıKitabı okudu
Resulüllah (S.A.V.) efendimiz şöyle buyurdu: "Dehre -zaman'a- sövmeyiniz; çünkü Allah-ü Taâlâ, dehr'dir.."
Bir hadisi şerifte Resulullah (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Allah var idi. Ve onunla beraber hiçbir şey yok idi..." Bu açıklaması Hz. Ali'ye ulaştığı zaman, o da bu ifadeye su şekilde bir açıklık getirmiştir; "An hâlâ o andır..." Yani, içinde bulunduğumuz an, o anlatılan andır.
Sayfa 116Kitabı okudu
Reklam
Resulüllah efendimiz (s.a.v): "Benim semada iki vezirim ve yeryüzünde iki vezirim vardır. Semadaki iki vezirim Cebrail işe Mikail'dir. Yeryüzünde olan iki vezirim ise Ebubekir ve Ömer'dir.
Saadet asrından bir misal Bazen de çok çetrefilli anlar olur. Zihinler karmaşıktır. Neyi nasıl yapacağımızı kestiremeyiz. Sanki üzerimize ölü toprağı serpilmiş de hissiz hareketsiz dururuz. Bu durum, sahabe-i kiramdan olan muhterem zatlar için de aynıdır. Neticede insanız. Hani, müşriklerle Hudeybiye Antlaşması imzalandığında, Peygamber
Abdurrahman bin Avf, O'nu (s.a.v.) hüzünlü ve gözü yaşlı görüp: "Ya Resulullah kâinat senin için yaratıldı. Sen alemlere rahmetsin, söylesene sen de mi ağlıyorsun?" dediğinde; Efendimiz (asm); "Göz yaşarır, gönül mahzun olur ama şu ağızdan Allah'ı hoşnut etmeyecek hiçbir cümle çıkmaz ey Abdurrahman." diye cevap veriyor.
Resulullah'a (s.a.v) vahyedilen ayetler müjdeleyici ve uyarıcı bilgiler bütünüdür. İnsanlar genellikle nefislerinin hoşuna gidecek türden konuşmaları duymak ister; eleştirilmekten, yanlışının söylenmesinden memnuniyet duymaz. Dolayısıyla inkârcılar, rahatsızlık duydukları uyarılar sebebiyle Efendimiz'e (s.a.v) tepki göstermekteydi. Ancak Hz. Peygamber (s.a.v) kim, nasıl karşılarsa karşılasın, kimseden çekinmeden vazifesini yerine getirmiştir. Hatta inkârcıların yoğun olduğu Mekke şehrinde vahyolunan surelerin, uyarıcı ayetlerin çokluğu, Kur'an'ın ancak ilahi bir kitap olduğunun da delili olarak kabul edilmiştir. Çünkü insan,düşmanları arasındayken onlara karşı daha mülayim olurken, onların uzağındayken çekinmeden istediğini söyler. Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) peygamberliğine karşı çıkanların çok ve güçlü olduğu Mekke şehrinde onların gözlerinin içine bakarak bu ayetleri okuması, bu fıtri durumu tersine çevirmiştir. Ayet-i kerimeler, ehl-i küfrün sinir uçlarına dokunacak ve onları hafife alacak kadar serttir. Buna mukabil Medine-i Münevvere'de nazil olan ayetler daha çok müminin maddi ve manevi hayatını düzenleyen esasları konu edinmiştir.
Sayfa 43 - Dursun Ali Erzincanlı - Saadet GünleriKitabı okudu
Reklam
Hayâ utanmak, çekinmek, tövbe etmek, nefsin çirkin amellerinden rahatsız olup bunları terk etmek, Allah Teâlâ'nın sevmediği davranışlardan uzak durmak gibi çeşitli anlamlara gelir. Hayânın Allah Teâlâ'ya karşı, insanlara karşı ve kişinin kendisine karşı hayâlı olması şeklindeki üç türünden bahsedilir. Allah'a karşı hayâ, O'nun emir ve yasaklarına riayet etmektir. İnsanlara karşı hayâ, onlara eziyet etmemektir. Kendine karşı hayâlı olmak ise edep sahibi olmaktır. Hiç şüphesiz Hz. Osman (r.a) denince akla ilk gelen vasıflardan biri de onun hayâsıdır. Öyle ki Hz. Osman (r.a) Resulullah Efendimiz'in (s.a.v) huzuruna girdiğinde Efendimiz (s.a.v) oturuşunu değiştirir ve toparlanır, Hz. Aişe'nin (r.anha) de geri çekilmesini söylerdi. Oysa Hz.Ebû Bekir, Hz. Ömer (r.anhüma) yanına geldiğinde Efendimiz (s.a.v) böyle yapmazdı. Hz. Aişe annemiz bunun sebebini sorduğunda Efendimiz (s.a.v) ona "Meleklerin bile kendisinden hayâ ettiği birkimseden nasıl hayâ etmeyeyim? Allah'a yemin ederim ki melekler Allah ve Resulünden hayâ ettikleri gibi Osman'dan da hayâ ederler. Eğer sen yanımdayken o içeri girmiş olsaydı, çıkıncaya kadar ne konuşur ne de başını kaldırırdı" buyurmuştur. (Müslim, Fedâilü's-sahâbe, 36)
Sayfa 29 - Dr. Ali Bağcı - Cennetle MüjdelenenlerKitabı okudu
Küçük şirk
Bir gün Resulullah efendimiz sahabelerine ; " Sizin hakkınızda beni en çok korkutan şey, küçük şirke düşmenizdir." buyurdular. Bunu üzerine sahabeler " Ey Allah'ın Resulü küçük şirk nedir ? Dediler. Nebi (s.a.v) " Allah Teala kulların amellerine karşılıklarının verileceği gün onlara ' dünya da gösteriş olsun diye amel islediklerinzin yanlarına gidin ! bakın bakalım; onlardan (yaptıklarınıza karşılık) bir hayır bulabilecek misiniz? Buyurur..
Resulullah Efendimiz'in (s.a.v) doğumu bütün müminler için rahmet ve nimet ise bu kutlu viladet için şükretmek gerekmez mi? Zira "Eğer verdiğim nimetlere şükrederseniz elbette size (nimetimi) bol veririm. Lakin nankörlük ederseniz şüphesiz azabım çok şiddetlidir” (İbrahim, 7-8) mealindeki ilahi ikaz vardır.
Sayfa 9 - S. Muhammed Rağıb Elhüseyni - Asr-ı Saadetten İzlerKitabı okudu
Sahabe-i kiramdan Urve b. Mesud (r.a) Ebû Leheb'in kabirdeki durumuyla ilgili şu hadiseyi anlatmıştır: "Ebû Leheb'in Süveybe adında bir cariyesi vardı. Süveybe, Ebû Leheb'e yeğeni Resulullah Efendimiz'in (s.a.v) mevlidinin (doğumunun) müjdesini getirdi. Ebû Leheb de sevincinden Süveybe'yi azad etti. Yakınlarından biri aradan bir müddet geçtikten sonra Ebû Leheb'i rüyasında gördü ve ona: 'Ölünce ne ile karşılaştın?' diye sordu. O da: 'Sizden sonra hiç hayra rastlamadım. Ancak o doğduğu gün, onun şerefine Süveybe'yi azad etmem sebebiyle (her pazartesi gecesi bana baş parmaklarımın boğumlarından) su içiriliyor' dedi." (Buhâri, Nikâh, 21) Hadis uleması rüyayı gören zatın Hz. Abbas (r.a) olduğunu bildirmişlerdir.
Sayfa 8 - S. Muhammed Rağıb Elhüseyni - Asr-ı Saadetten İzlerKitabı okudu
538 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.