Bilir misin Eylem, bir zamanlar en sevdiğim ay nisandı. Bu mevsimde doğup ölmeyi isterdim. Mevsimden baharı, aylardan nisanı severdim. Ta ki bugüne kadar. Günün birinde en sevdiğim ayın, beni en sevdiğim insandan ayıracağını nereden bilebilirdim? Artık dostum değil, düşmanımdır nisan.
Dağları titretecek gücüm olsaydı ne yapardım biliyorsun: Ayrılıkları yasaklardım! Aynen şöyle seslenmek isterdim kendi çağının anlam savaşçılarına:
“Ey kavminin feda kuşağı savaşçılar! Size ayrılığı yasaklıyorum! Bu saatten sonra ayrılığı silin kitabınızdan! Yaşarsak birlikte yaşayacağız, ölürsek birlikte öleceğiz!”
Biliyorum, bu bir hayal, ama çok güzel bir hayal, değil mi Eylem?
Yanımdaki arkadaş, Gabar’ın en uzun burunlusu Musa’nın profilden başını çizmiş. Kocaman da bir burun kondurmuş suratına. Yanaklarının arasından öne fırlayan gaga gibi bir burun. Yan bakıp hınzırca gülümseyen Musa’nın ağzında, burun boyunda da bir sigara ve üstte bir konuşma balonunda Musa’nın iç sesi, şöyle diyor:
“Çiqas baran bibare bila bibare; cixara min damlayekî jî şil nabe!”
(Ne kadar yağmur yağarsa yağsın; sigaram bir damla bile ıslanmaz!)