Kendimi bütün ruhumla unutmanın uykusuna bırakmak istiyordum. Unutmam mümkün olsaydı, unutmak sürekli olsaydı, gözlerim kapansaydı da azar azar uykunun ötesine, mutlak hiçliğe gömülebilseydim, varlığımı artık hissedemez olacağım noktaya varsaydım, bir mürekkep damlasında, bir musiki ahenginde ya da renkli bir ışında erir giderdim ve sonunda dalgalar ve şekiller öyle büyürlerdi ki, hissedilmezin içinde silinir, yok olurlardı. O zaman dileğime kavuşurdum.
Reklam
Ben ruhumla değil, bacaklarımla kaçtım. Ruhum hâlâ onun peşinde. Hâlâ onunla dolu.
Hep elele tutuşarak susacağız, çünkü ruhlar konuşacak sözcüksüz olarak. Ama sen- şimdi ansıyorum- bana hiç anlamsız, aptalca ama önemli şeyler söylemedin. Demek ki, ne sözünü ettiğim pazarı sevebilirsin, ne ruhun sessizce benim ruhumla konuşmayı bilir, ne saati geldiğinde kentin büyüleyiciliğini anlarsın ne de kuzeyden inen umudu.
Dünyalar arasında bir ruh taşıyan Rahibe Siren. MÖ 480 dolaylarında Xanthus, Türkiye'den Likya mezar kabartması. Ölüm Kapısı Ölüm anında, insan ruhu ters bir gebelik yolculuğuna başlar, gebelik aşamalarından geçerek bilinçsiz dişil zihnin en derin ilkel köklerine iner ve bu sayede Büyük Ana'nın Dünya Rahmi ile tekrar birleşir. Oradan,
“Ruh üzerine ne çok düşünüyor ve ne çok söylüyordum. Onun hakkında bilgece sözcükler biliyor, onu yargılıyor ve bilimsel bir nesneye dönüştürüyordum. Ruhumun, yargımın ve bilgimin nesnesi olamayacağını hesaba katmıyordum; oysa asıl benim yargım ve bilgim ruhumun nesnesiydi. Böylece derinlerin tini beni ruhumla konuşmaya, ona yaşayan ve kendinde var olan bir varlık olarak seslenmeye zorladı. Ruhumu kaybettiğimin farkına varmak zorunda kaldım.”
Sayfa 105Kitabı okudu
Reklam
O esrarlı yangına bu can nasıl dayandı? Sahile vurdu kalbim,su yandı,kum da yandı. Bir mum gibi eriyip aktı uykusuzluğum, Ölüme başkaldıran dertli uykum da yandı. Yurdundan mahrum edip dolaştırdın Cem gibi. Ruhumla söndü alev,sonra ruhum da yandı. Kül oldu bir yiğidin figanıyla her umut. Bülbülün küllerine konan puhum da yandı. Böylesi bir yangını görmedi Nemrut bile. Kaktüsün gölgesinde nazlı âhım da yandı. Âhımdır zannederdim en belalı kıvılcım, Kirpiğine dokunan kanlı âhım da yandı. Bir damla su ver bana ey çöl! Bari sen küsme. Kalmadı hiçbir şeyim bak,günahım da yandı. Yenilgiler bir tufan gibi çöktü üstüme. Ülkem yıkıldı heyhat! Ordugâhım da yandı. Köleleri her akşam duman kıldı gözlerin, Başıma tâc ettiğim padişahım da yandı. İlk defa böylesine tutuştu gökkuşağı. Renklerim siyah oldu ve siyahım da yandı. O'ndan başka ne varsa yandı, Yandık sen ve ben. O'nu göreyim diye,kıblegâhım da yandı.
Bu düşünce yani seni düşünmek bi kuyuysa düşmediğim tek bi an yok. Sensizliğin adı yanmaksa yanmadığım tek bi an yok. Eskiden böyle anlarda dayanamaz sana yazardım. Çünkü sensiz tek bi saniye bile geçsin istemezdim. Şimdi.. şimdi ben kendimden önce seni düşünüyorum. Sen iyi ol diye ben kör kuyularda kalmalıyım. Sen iyi ol diye bu hasret beni yaksa da amenna. Eskiden kendimi seviyordum belki de.. Ama artık tüm ruhumla seni seviyorum. Bi yerlerdesin ve hissediyorsun beni. Bi gün yanında uyandığımda burda tüm yazılanları birlikte okuyup gülümseyeceğiz. Ve ben sana bakıp ‘her şeye değdi.’ diye içimden geçiricem.
Ben dostlarımı ne kalbimle ne aklımla severim... Olur ya kalp durur, akıl unutur! Ben dostlarımı ruhumla severim... o ne durur ne unutur...! Mevlana
Aksaçlılardan Öğütler
Aksaçlılardan Öğütler
Ruhumla tartıştım bulmak için yanıtını şunun: Hangi hatayı, utancı, kederi besleyeyim ben?
Reklam
Minik bir kelebeğim avuçlarında Sana hapsolmuş kalbim, aklım, ruhumla Tutsak oldum gözlerindeki benliğime Beni ben yapan nefesini içime her çekişimde
Ben ruhumla değil, bacaklarımla kaçtım. Ruhum hâlâ onun peşinde. Hâlâ onunla dolu.
Bütün olan, geçen şeylere rağmen, sen yine bir parça benimdin; ben bütün ruhumla senin...
Sayfa 480Kitabı okudu
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.