Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Devletlerin güçlülük ve zayıflığı, milletlerin ilerleme ve gerilemesi, yalnızca devlet idarecilerinin ehliyetli ve tecrübeli oluşlarından veya beceriksizliklerinden ileri gelmez. Yöneticiler iyi veya kötü, kahraman veya zalim olsun, onlar kendi milletlerinin birer yansıması, millî ruhun birer kopyasıdırlar. Onlar, halk kitlesinin içinden doğmuştur. Bir millet nasılsa, yöneticileri de onlar gibidir. İşte bu sebeple eskiden beri: "Her millet, lâyık olduğu idareye ve idarecilere sahip olur." denilmiştir. Grigory Petrov-Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Sevgili kardelen; Dünya’nın neresindesin, hangi zaman diliminde yaşadın, rengin, dilin, dinin nedir bilmiyorum. Belki yüzyıllar önce yaşadın, kim bilir belki de yüzyıllar sonra yaşayacaksın. Şimdi beş yaşında hatta yüz yaşında olabilirsin. Beni tanıyacak mısın, tanıdın mı bilemiyorum! Gerçi önemli de değil! Bu yazıt sana olan duygularımın. Ete-kemiğe bürünmüş sancılı doğumudur. Özgürlük bakışlı mavi gözlerin belki de gökyüzünü gözlerinde izlediğim içindir, güneş saçların çöl kumunun yansıması, beyaz tenin karlı dağlarda yaşadığın içindir, hiç umurumda değil. Uzun saçların kayalara vuran şelale, ellerin kadim ağacın kökleridir. Ne zaman kök saldı ruhun toprağıma, ne zaman usulca parçaladı bedenimi bilmiyorum. Kılcal damarların çoktan bedenimi sardı, lavlar taşıyor ruhuma. Seni neden mi sevdim; bana beni anımsattığın için, seni neden mi sevdim; bana bıraktığın tohumu sancılı ama duygulu bir şekilde yaşama aktardığım için. Seni neden mi sevdim, kendime güvenmemi sağladığın için, yalnız ve karanlık gecelerimde kendimi doğurabilecek yürekliliği göstermeme; elindeki mum ışığı ile yardımcı olduğun için. Seni; kendimi sevme yürekliliği gösterdiğim için sevdim. Seni: elimde makas ve iğneyle gölge dikerken, aslında kendimi biçip-şekillendirdiğimi öğrendiğim için sevdim. Şu anda bu yazıyı okuyor olabilirsin, sana sonsuz teşekkürler. (Göçebe ruhlar-roman-Arka kapak)
Reklam
BU SON ŞİİRİM ARTIK ŞİİR BİTTTİ sanırım hiç bir derdi yoktu bugün denizin kıyıya vurmuyordu sedef kokularını ve hafif mürekkep kokuyordu bu hazin durgunluğu tavan arasına çizdiğim yıldızlar düşüyordu avuçlarına kırabildiği kadar parçalıyordu bütün harflerimi odamın penceresinden masamın en ücra mahkemelerine yansıyordu hükümlülüğü bir polis
Gizemli Mektuplar (Picaso Lucci)
Bir doğru ne kadar gizlensede doğrunun yanında aşk bile gizlenir. Gözlerin acemi bir çaylak gibi düşüp duruyordu masanın üstüne,gözlerim topluyor du olanı biteni. Senin bir dalın varken başka bir dalı kırmak gözlerinin suçu değildi suç tamamen benim kırılmasını isterken,kırılmak bile hazır bir ölümün bu dünyadan göçüşü gibi duygulu, bedeni bırakıcan ve gidicen. Ruh ait olduğu yerde ne sende ne bende özgürüz ikimiz de derken bile aslında içimizde tarifsiz bir katmanın içerden başlayıp dile yansıması hiç doğruyu söyletmedi çünkü kadın hayatın son virajında kaza yapmak onun için kırık bir dala sarılmak kadar korkunç gelecek; bir düşüncenin gafletini yaptı yani sen! Seni hiç düşünmüyorum ve hiç bir şey hissetmiyorum elim eline denk değil cümlesi işte gözlerinin düşüşü gibi güçsüzlük ibaresi bir Adama bakamazken yani yine sen. Bana ilk kez yalan söyledin sevgide sırf kendi dünyan için benim dünyama boş bir hava bıraktın mavisi olmayan bir boşluk; yani sen bunları derken bile dudaklarının içinde ruhunu yutamadın adeta ruhun bana kaçtı çünkü seni o anda o zamanda o söylemde seni kabul etmedi. Ruhun artık benim sen bedenin ile yaşa bir gün eğer ruhunu arar isen biz bize iyiyiz deyip mutlumu mutsuzmu seni izlicez ruhum ruhun ve biz kalbim ve ben muhteşem dörtlü yıllar geçsede kapı çalsada anahtar orkide saksının altında al ve gir içeri davetsiz misafir ben demiyeceğim ruhun yanımdaki ruhun sana seslencek hoşgeldin ve ben tabi gülümsicem hiç yapmadığım kadar.
Bir ruhun çektiği acının diğer ruhlarda yansıması da acı olmalıydı. Sevinç, hoşnutluk, umursamazlık yanda başka herhangi bir duygu değil. Azı ya da çoğuyla acı...
O sen olur. Ama sen O olamazsin. Sen bir hiçsin. Yoksun. Ruhun, O'nun Varlığının senin hiçliğindeki yansıması, parçasıdır, kıymetini bil. Hiçliğini, O'nun Varlığına yoldaş et, hissedeceksen O'nun Varlığını hisset. O'nda yok ol. Unutma, O sen olur, ama sen O olamazsın. Hz. MEVLÂNÂ (K.s)
Reklam
Ahzab 4'te şöyle der; "Allah, bir insanın içinde iki kalp yaratmamıştır." Çünkü kalp öyle bir evdir ki kendi benliğinden başka iki varlık sığmaz. Hayatını zorlaştırma, sana verdiğini ayrı görme, sevdiğini de Yaradanın yansıması bil, çünkü herşey Hakka bir perdedir. Sahip olduğun farkındalığa, ruhun yolculuğuna göre, insanlar, eşyalar , olaylar yük gelir kimi zaman. Hassastır, denge arar, anlamak, anlaşilmak ister insan. Bazı kalpler vardir, azları çok eder, sığlığı derinleştirir, sınırlar sınırlaştırır, ruhunu ötelere ulaştırır. Duamızdır öyle bir kalp ile yansın ocaklar ..
Gaspar Noe - Enter The Void
– Temel olarak, öldüğünde ruhun bedenini terk ediyor, başlangıçta tüm hayatın gözünün önünden geçiyor, sihirli bir aynada yansıması gibi düşün. ardından bir hayalet gibi devam ediyorsun, çevrende olup biten her şeyi görüyorsun, her şeyi duyuyorsun; ancak yaşayanlarla iletişim kuramıyorsun. Daha sonra ışıkları görüyorsun, farklı farklı renkte ışıklar. bu ışıklar; seni varoluşun diğer mertebelerine çıkaracak olan kapılar oluyor, ancak çoğu insan aslına bakarsan bu dünyayı çok sevdiklerinden buradan başka bir yere gitmek istemiyorlar, bu durumda yolculuğun berbat yolculuğa dönüşüyor ve tek kurtulma yolu da reenkarne olmak. Aklına yatıyor mu? – Bilemiyorum. Berbat yolculuk ne oluyor? – Berbat yolculuk yalnızca kâbuslardan oluşuyor. Kafayı yiyorsun. Gerçeklik tek korkun oluyor, acayip korkuyorsun, zihnindeki şeyler gerçekleşiyor gibi; bu noktada, asla ölmemiş olmayı diliyorsun. Sonra bazı yeni ışıklar görüyorsun. sevişen bir çift olarak karşında duruyorlar, karınlarından ışık çıkıyor, onlara yaklaşırsan gelecekteki olası hayatından bazı kesitler görüyorsun. Sana en mantıklı gelen hayatı seçiyorsun. Son olarak kendini bir rahimde buluyorsun. Reenkarne oluyorsun. Hikâyenin sonu.
99 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.