''İnsanların, sürekli mutlu olmaları gerektiğine inandırıldığı bir çağda yaşıyoruz. Gazeteler, kitaplar, ilan panoları, reklam spotları mutluluk üzerine söylenebilecek her şeyi tüketmiş halde... Mutlu olmak bir görev, ödev gibi algılanır oldu ve bu algı, tek başına, kişiler üstünde önemli bir stres kaynağı haline geldi. Adeta “mutluluk diktatörlüğü”nün tahakkümü altında yaşamaya başladık. Wilhelm Schmid mutluluğa gereğinden fazla anlam yüklendiğini söylüyor ve kitabında mutsuzluktan yana pozisyon alıyor.''
Aslında insanların zaman zaman mutsuz olmasının normal olduğunu, sürekli mutlu olarak bir yere varamayacağımızı anlatıyor. Mutsuzluğunda bir hak olduğunu hatırlatıyor. insanın hayatında sadece yaşam sevincini bilmeyiz. Yaşam kederini de biliriz, sadece gülmeyi değil ağlamayı da biliriz. Hayatta her şey zıddıyla bilinir. Hastalık olmadan sağlık, başarısızlık olmadan başarı, mutsuzluk olmadan mutluluk olmayacağını söylüyor. Ve o mutsuz olduğumuz dönemi yaşamamızı, görmezden gelip hemen mutlu olmalıyım diye var olan birazcık enerjimizi harcamamamız gerektiğini anladım ben. Tabii ki o durumda kalmaya devam edelim demiyor yazar. Ama insanın mutsuz olma hakkını sürekli hatırlatıyor. Bu çağda okumalarımızda yer vermemiz gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.