"Aşk'a uçarsan kanatların yanar!" demiş Şirazi, tıpkı sizin gibi..
"Aşk'a uçmazsan kanat neye yarar?" demiş ona Mevlana..
"Aşk'ı bulduktan sonra kanadı kim ne yapar?" demiş sonra Yunus Emre..
Söylesenize haklı değiller mi? Belki de o yanmasından korktuğun kanatlar başından beri ona uçman içindir..
Hem aşkı en iyi bilen üstadlardan biri der ki;
"Vuslata erişmeyen aşk, en güzel aşktır. O sevdiğine yük olmak istemez. Sevgiliden ne aşk, ne iyilik, ne iltifat bekler. Almadan vermek, kazanmadan kaybetmek ister."
-Bana her gün ayçöreği almanı istiyorum.
- Tamam alırım. Dedi.
Yeşil gözleri bana bakarken sabırsızca ekledim;
- Ama sonsuza kadar, her gün alacaksın tamam mı?
-Sonsuza kadar mı?
Hiç düşünmeden sırıtıp başımı salladım.
-Evet. Çünkü ayçöreğini çok seviyorum.
“Anladım ki, insanlar; susanı korkak, görmezden geleni aptal, affetmeyi bileni çantada keklik sanıyorlar. Oysaki; biz istediğimiz kadar hayatımızdalar. Göz yumduğumuz kadar dürüst ve sustuğumuz kadar insanlar.”
Bizim duygularımızı her zaman geçiştiriyorsunuz Başınızı okşayıp "Geçer bunlar..." dediğinizde her şey bitecek sanıyor, acımızı utanç verici derecede basitleştiriyorsunuz. Halbuki, biz sadece anı yaşamanın derdinde değiliz. İleride bir dağı gösterip "Oraya ka- dar gidebilirsen her şey düzelecek!" dediğinizde söylediğiniz şeyin muhtemelen doğru olduğunu ve oraya gitmemiz gerektiğini de düşünüyoruz. Fakat siz bunu söylerken şu an yaşadığımız şiddetli ağrıyı bile isteye yok saymamızı, görmezden gelmemizi istiyorsunuz. "Hadi, az kaldı. Devam et!" diyerek bizi ağrılar içinde yürümeye zorluyorsunuz, size göre iyileşebilmemizin tek yolu bu! Şüphesiz ki bu işte bir yanlışlık var. Eğer bana sorarsanız da yanlış olan sizsiniz, biz değil!