Benden anlamadın, şiirden anla Senin gülüşünle yaşadığımı Akşamı ettiğim senden kalanla Sabaha seninle başladığımı Benden anlamadın şiirden anla
Reklam
Doğduğu gecede sabaha kadar gökten yeryüzüne rahmetler yağdığına şahit oldum. Mekke'de bütün kuşlar, hayvanlar ve sürüngenler o gece uyanıktı. Dağlar ve taşlar tan yeri ağarasıya kadar şükür seedeletiyle Allah' ı zikrettiler.
Temim ed-Dari bir gece Casiye Sûresi'ni okumuş. "Yoksa kötülük işleyenler ölümlerinde ve sağlıklarında kendilerini, inanıp iyi ameller işleyen kimseler ile bir mi tutacağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar!" (el-Casiye 32/21) âyetine gelince bu âyeti defalarca tekrar etmiş ve sabaha kadar ağlamıştır.
Haykır
Haykır,gecenin içinde Haykır, sabaha kadar Haykır, savaşma sırası sende Haykır, haykır ve olsun.
Ne zaman hürlüğün barışın sevginin aşkına Bir cigara atmışsak denize Sabaha kadar yandı durdu
Reklam
"Oysa ka­nat takıp uçabilsek, gökyüzüne çıkıp da âlemi seyredebilsek; yükselebilsek de ömür denen o kavisli ırmağı bir bütün ola­rak görebilsek; yağmur kokan bir sabaha karşı camı açıp da içimize gökyüzünü çekebilsek, mevcudatın yalnız aşk üzere yaratıldığını hissedeceğiz. Sessizliğin sesini duyacağız. Oraya kelimeler girmeyecek. Aklın orada yeri yok. Sadece teslimi­yetin dile gelmez neşesi."
Sayfa 85 - Kapı YayınlarıKitabı okuyor
Ben hep hatırladım... Sabaha uzanan o uzun yalnızlık gecelerinde seninle hep aşkı, hüzünleri ve hayata bir şekilde bağlanmayı konuşuyorum. Bana geleneklerden, büyük umutlardan ve refah içinde yaşamalardan söz edenlere gizliden gizliye gülümsemekten kendimi alamıyorum bu zamanlarımda. Gülümsüyorum, sadece gülümsüyorum ama. Çünkü kendimi böyle daha kolay ayakta tutabiliyorum. Sürekli kravat takan, arabalarının kilometre başına kaç para benzin yaktığının hesabını yapan, her şeyin yolunda gittiğine inanmak için, sadece yılın belirli dönemlerinde 'güneye inen' insanlara da ancak böyle dayanabiliyorum.
Bu devir, sıradan insanın en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazır konmak isteyen bir kuşağın devridir. Kimsenin bir şeyin üzerinde saklanması. cihazın bir ülkü edinen çok az. Umutlu birisi çıkıp iki ağaç dikse herkes gülüyor: "Yahu bu ağaç büyüyünceye kadar orada mısın sen?" Öte yandan iyilikseverler, insanlığın sonraki yıllarda kendilerine dert ediniyorlar. İnsanları barındırdığı ülkü tümden yitti, kayıplara karıştı. Herkes sabaha doğru gidiyorlar bir handaymış gibi yaşıyorlar. Herkes kendini düşünüyor. kendisi kapabileceği kadar kapsın, geride kalanlar isterse açlıktan, soğuktan ölsün, vız geliyor.
Sayfa 25
Sultanu'l ulema : İzz bin Abdisselam
Barınacak bir evi dahi olmadığından Emevi Camisi'nin külliyesinde kalıyordu. Yirmi yaşını geçkindi. Bir gece ihtilam oldu. Çok soğuk bir hava olduğu halde, gece caminin havuzunda yıkandı. Tekrar yattı. Sabaha doğru ikinci defa ihtilam oldu. Tekrar aynı soğuk suyla banyo yaptı. Sabaha doğru hastalandı. Yattığı yerden çıkamayacak hâle geldi. Onun bu durumuna vakıf olan bir Müslüman, böyle soğuk bir havada yıkanmayıp teyemmüm de yapabileceğini söyledi ona. Çok üzüldü. Böyle bir kolaylık olduğu halde onu bilemeyişinden utandı. İyileştikten sonra, en yakın medresenin yolunu tuttu. Bu olayın kendisine, Allah tarafından ilme yönelmesi için bir işaret olduğuna inandı. İlim yoluna girdi. Kırk yaşlarına geldiğinde fetva verebilecek seviyeye ulaştı. Bir gece bahçesinde ihtilam olduğu ve soğuk suyla banyo yapmak zorunda kaldığı Emevi Camisi'ne hatip olarak tayin edildi. Oradan hakkı haykırmaya başladı. İzz, geç başladı. Emsallerinin bitirdiği yıllarda o elif cüzünden başlamıştı. O yürüdü, emsalleri durdu. Sonunda yarışı kazanan, ilmin hakkını en güzel şekilde veren, adı tarihe altın harflerle yazılmış bir âlim oldu.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.