“ Hiçbir korkuluğu kurt suretinde yapmamışlar,
ayı ve leopar gibi de yapmamışlar,
zannederim ki insandan daha korkuncunu bulamamışlar.”
instagram.com/agora_insaat?ig...
Farenin biri yıllar yılı kuru çerezler ve yaş yemişlerle dolu bir bakkal dükkânından nemalanır, semirip giderdi. Bakkal arada sırada fareyi görse de fazla Önemsemez, göz yumar, cezasını vermekte tembellik eder, garibandır, geçinip gitsin derdi.
Hani demişler ya; garibanların alçak huyluları karınlarını doyurduktan sonra binlerce kötülüğe de kahraman kesilirler. Bu fare de bakkalın kesesini yırtmak, İçinde aktan kızıldan ne varsa yuvasına taşımak sevdasına düştü. Bakkal para lazım olduğu bir sırada elini keseye attı ama açların midesi, müflislerin cebi gibi boş buldu. "Mutlaka farenin işi bu!" dedi ve kediliğe soyunup pusu kurdu, onu yakaladı. Sonra da eski dostluğa ziyan eriştirmek istemiyormuş gibi ayağına bir yumak İp bağlayıp salıverdi. Niyeti fare deliğinin ne kadar uzakta veya derinde olduğunu anlamaktı. Sonra kazmaya başladı. Yuvaya geldiğinde ne görsün; bir sarraf dükkânı, yıllarca kazandığı akçeler, altınlar...
Bakkal, sermayesine kavuşunca bir kedi edindi ve fareyi onun heybetli pençelerine teslim etti. Fare nankörlüğünün cezasını çekerken içinden şöyle geçiriyordu:
"Bütün şer ve fitneler hırsım yüzünden başıma geldi. Kanaat etseydim nimet ve huzur içinde ömür sürecektim; yazıklar bana!”
Pür-neşât olduk yine sûr-i sürûr-efzâyile
Burc-ı devletde mukârin oldu hurşîd ay ile
Kâse-i nîmet şükûfe, şûr olmuştur bahar
Mutrıp eylerdi edâ bülbül figanın nây ile
Şule salmış her taraf sahn-1 felekde âfitâb
Anda san bir kâse-i çînî tutar zerdâyile
Sidre-kâmet lâle-had gılmânlar ile her gören
Vasf ederdi ursgâhı cennetü'l-me'vâyile
Aşkî (XVI. yy.)
42 yıl evvelin imkanlarıyla Suriye'yi tanıdım. Venedik'i tanıdım. Soğuk harp sıralarında Viyana'da bulunmanın imtiyazından yararlandım. Çekoslovakya'ya, Macaristan'a rahatça girip çıktım. Ol vakit Japon turistler dolu değildi. Almanlar da henüz çok az geliyordu. Avrupa'nın en önemli operalarından olan Prag ve Budapeşte'de opera temsillerini istediğim gibi, localarda takip edebildim. Buna talebe bütçem yetiyordu. Floransa'da Uffizi galeride henüz kuyruklar yoktu. Vatikan'da Sistin Şapel'de veya Pinokoteka da itiş kakış olmadan rahatça ziyaret yapabiliyordum. Yunanistan rahattı. Balkanlwr çok sıcakkanlıydı. 1972de gördüğüm Saraybosna, Bursan'nın kopyası idi.