Bugün sokakta yürürken ben yaşlarda bir kız "Baba!" diye seslendi. O an kalbimin sızısını hissettim. Bi anda bi yıldır hiç "Baba" diye seslenemediğimi hatırladım. Acaba o kız o küçücük sıradan olan anda, 1 kelimede ne kadar şanslı olduğunun farkında mıydı? Ve bugün yine anladım ki bir kızı sadece babası yaralayabilir ve bir tek
Özledim...
Bana iyi davranmanı, benimle sohbet etmeni, benimle her şeyi konuşmanı, beni aradığın günleri, bana değer verdiğin günleri, gülüşünü sevgilim, gülüşünü. Çok özledim. Tüm dünya karşımda dahi olsa bana gülümseyip, yanımda durduğun günleri özledim. Tanıyamıyorum ki şimdi seni. Çok farklısın, sadece bana karşı mı değiştin bilmiyorum. Seni değil, ilk tanıdığım seni özlüyorum. Keşke hiç ilerlemeseydik. Sadece bir birimizi tanıdığımıza memnun olup, öylece kalsaydık. Biliyorum, bu daha zor olurdu belki benim için. Ama kurtulurdum o dipsiz kuyudan. Çünkü sevilmiyor olmanın çaresizliğinden sağ çıkarmış da herkes, sevildim sanmanın düşüşünden kurtulamazmış..
Ayrılık acısı harbiden garip olay. Aşk acısı demek doğru olmaz buna, aşk sadece bir parçası. Ayrılık ondan çok daha fazlası. İçime bazen dünyalar sığıyor, hiç ilgisi olmayan konular bile bununla ilgiliymiş gibi geliyor insana. Biz ayrıldık diye salgın başladı, biz ayrıldık diye denizler kustu, biz ayrıldık diye yandı ormanlar, iklim krizi çıktı biz ayrıldık diye. Bir ara sorumlu ararlar da alır bizi hapse atarlar diye korktum, düşün, o kadar biz ayrıldık diye oldu gibi geliyordu her şey. Gerçi ikimizi aynı hücreye tıkacaklarını bilsem çıkar çat çat itiraf da ederim, o kadar özlüyorum seni.
"Sanırım özlüyorum..." dedim umursamaz görünmeye çalşarak,
"Bilmiyorum. Bu garip bir durum. Ne kadar istenmediğimi bilsem de orası benim evimdi, orayı elbette özlüyorum. İçindekileri değil belki ama evimi özlüyorum. Yatağımı, yastığımı, masamı, halımı, perdemi, penceremi... Derdime arkadaş olan eşyalarımı özlüyorum. Gözyaşlarımı içine çekip kurutan yastığımı, dirseğime destek olan masamı, bana dışarıyı gösteren ve beni dışarıdan koruyan penceremi, ayaklarımı üşütmeyen halımı ve gün ışığını içeri en güzel şekilde sızdıran perdemi özlüyorum Başkası için sadece birer eşya olsalar da benim için hepsi çok değerli.'" dedim hüzünle gülümseyerek.
"İlginç bir düşünme biçimin var. Hayran bıraktırıcı derecede ilginç. Pencereme hiç bu gözle bakmamıştım." dedi Uraz gülerek.
Sözcüklerim varmıyor uzaklarına
Birer birer düşüyor bütün öpmelerim
Ağır yenilgiler alarak,
Adresinde yokluğunu kıyamet bilerek
Sadece susarak özlüyorum, özlüyorum seni
Hiç tanımadan ne garip,
Sense uzak, çok uzakta
Bir deniz gibisin resimlerde
Umarım benden bıkmazsın, seversin herkes önce sevdiğini söylerdi umarım sonra bırakmazsın. Söyledikten sonra ağzıdan bir laf çıktıktan sonra hele bir de inandırıcılığı varsa benim inanasım deli gibi kanacağım sevilmeye hasretle kaldığım zaman gelmişse, Yapamıyorum demezsin olmuyor demezsin senden önce başkası vardı seninle de onu unutma
Nisan ayını canımın müjdesi bilirdim ama öğrendim ki aynı zaman da canımın en büyük kayıplarını yaşadığı aymış.
"Sadece susarak özlüyorum seni
Hiç tanımadan ne garip, ne garip
Sense uzak, çok uzakta
Bir deniz gibisin resimlerde
Bir deniz gibisin resimlerde
Dokunsan dersim olur, göçerim mecburen
Duydum çok sonradan, adın önemli değil
Acın aynı tadı veriyor zaten, acın aynı tadı veriyor zaten"