Bir insana tavsiyeler
1. Utanç bir prangadır. Kendini azat et. 2. Yeteneklerin hakkında endişelenme. Sevme yeteneğin var. Bu yeter. 3. Diğer insanlara karşı nazik ol. Evrensel boyutta onlar sensin. 4. İnsanlığı teknoloji kurtarmayacak. İnsanlar kurtaracak. 5. Gül. Sana yakışıyor. 6. Meraklı ol. Her şeyi sorgula. Şimdinin gerçeği gelecekte bir hikaye olacak sadece. 7.
En çokta senin hakkın Burçak...
Âşık olmak istiyorum. Nereden çıktı şimdi bu deme. Hoş bir cümle diye yazmadım. Gerçekten. İçimde bir his var. Birine âşık olmak istiyorum. Hayali bile güzel. Kendimi iyi hissedeceğime eminim âşık olunca. Keşke hemen iyileşsem, eski halime dönebilsem ve âşık olsam. O da bana âşık olsa. O kim ben de bilmiyorum. Sakın beni beyaz atlı prensini bekleyen kızlara benzetme. Sadece güzel şeyler yaşamak istiyorum. Bu kadar acıdan sonra hakkım var herhalde.
Sayfa 100
Reklam
“Sen mevcut düzenin gerçek bir hamisiyken, ben halk düşmanıyım. Sen konuşmak istiyorsun, bense yıkmak istiyorum. Sen her şeyin olduğu gibi kalmasını isterken ben her şeyin son bulmasını istiyorum. Senin köpeğin, benimse geyiğim var. Sen satın almak istiyorsun, bense takastan yanayım. Aramızdaki bazı farklar özetlenmiş oldu. Köpeğinle buraya gelip pislik yapabilirsin ancak şunu bilmelisin: Düşünce tarzını sevmiyorum, kıyafetlerini sevmiyorum, köpeğini sevmiyorum, hele hele o kendinden hoşnut sırıtışını hiç sevmiyorum. Bu pis sırıtışın temelinde, dev bir maddi güvence ve uzun süre sağcı olmak yatıyor. Sadece sevmemek de değil, buna tahammül edemiyorum. Simdi gidebilirsin” diyorum.
Sözcükleri ancak oluşturabiliyordu şimdi. O or- gazmdan sonra ancak konuşabiliyordu. Söyleyebildiği tek şey onun adıydı. "Clay!" "Bunu halledeceğim," diye fısıldadı Clay. "Sana bakacağım." "Biliyorum," diye mırıldandı Julia, tamamen ken- dinden geçmiş hissediyordu. Clay öpme işine geri döndü, bu sefer
Sayfa 185
Fakat ağaçtan, çimenlerden, dereden uzaklaşıp şehre, insanların olduğu yerlere, sokaklara, binalara, kapıya pencereye, koridora, çatıya bodruma, insanların ömürlerini tükettikleri karanlık mahremiyet köşelerine, kalabalıkların hareketliliğine, yataklara, sandalyelere ve fırınlara her zaman geri döndü. Ağaç ise öteki, daha eski ve güzel aleme, kirlenmemiş asude dünyaya aitti; başka zamanın toprağından, suyundan, havasından, Tanrısal faziletten vücuda gelmişti, antik mekanların huzur dolu sessizliğinde, Roma’da, Atina’da, Kahire’de raks eden beyaz incir ağacı. Dişlerini sıkarak kendini ağacın düzgün dallarının üzerine çeker, ağaçla konuşurdu: “ Senin geldiğin zamanın bir parçası olmak, eski dünyada olmak, bir yandan da burada, meyvelerini yemek, gücünü hissetmek, dans ederken seninle olmak; ben, dünyada bir başıma, sadece seninle, benim ağacım, bendeki sen.” Ağaç da çocuk da ölmüş, yine de ebediyen var olacaklar, beyaz ağaç ağır ağır dans ediyor, çocuk konuşulmamış, konuşulamaz bir dille ağaca sesleniyor: “ Sen, dünya güzeli, sokaklar beni bekliyor, vaktim geldi.”
Sayfa 148Kitabı okudu
Ayna tutuldu sanki...
" -Doğrusu, genellikle insanları beğenmeye çok hazırsın. Kimsenin kusurunu görmüyorsun. Sana göre bütün dünya iyi, sevimli. Hayatta kimseden kötü bahsettiğini duymadım. -Kimseyi yargılamak konusunda acele etmek istemem; ama düşündüğümü de her zaman söylerim. -Biliyorum söylersin; tuhaf olan da bu zaten. Senin sağduyuna sahip olup başkalarının aptallıklarına, saçmalıklarına karşı böyle içtenlikle kör olmak! Samimiyet numarası yapmak yeterince yaygın...her yerde görüyorsun. Ama gösterişsiz, plansız bir şekilde içten olmak...herkesin karakterinin iyi yanını alıp daha da iyi yapmak ve kötü yanından bahsetmemek...sadece sana has."
Reklam
Gece daha fazlası içindi. "Sana aynaları sevdiğimi söyle- miş miydim?" dedi giysilerini bir yığın halinde yere bırakırken. Julia eteğini çıkarırken bir kaşını kaldırdı. "O za- man, banyoda bana katıl yakışıklı," dedi ve elini tu- tarak Clay'i de peşi sıra banyoya sürükledi. Aynanın önündeki lavabonun üzerine hoplayarak
Sayfa 224
Sen de benim sadece beynimin içindeki yaşamak istediğim aşk mısın ? Yoksa gerçeğim olmak için çabalayan kadın mısın? Gerçek olduğunu biliyorum. Buna inanmak istiyorum. İlk defa koşulsuz olarak birine inanıyorum. Seninle bir geleceğe değil birçok geleceğe adım atmak için tüm cümlelerimi senin için harcamak istiyorum. Sana güzel cümleler kurduğumun farkında değildim. Henüz elini tutmamışken nasıl güzel cümle kurabilecek aşka sahip olabilirim ki? İçinde aşka sarılmayan harfleri nasıl dansa davet edebilir ve nasıl onlara müziğin ritiminde soyunmayı öğretebilirim ki? En güzel cümleler senin için kurulmamış olan yaşamın gizeminde saklılar. Kulaklarının duymadığı insanlıktan daha güzel cümlelerimi aşkına sakladım. İlk defa içinde bulunduğum savaşın galibi olacağım diyemiyorum. Bu savaşı kim kazanır bilmiyorum ama ilk defa aşk kaybetmesin olur mu?
Julia özlem dolu bir nefes aldı ve gözlerini kapata- rak onun yanında olduğunu ve omuzlarına masaj ya- parak bütün ağrısını aldığını hayal etti. "Eğer orada olsaydım omuzlarına masaj yapardım. Bana yaslanır- dın ve ben de seni iyileştirirdim." "Hımm... Eminim yapardın." "Ben sana masaj yaparken, sen de başını bacakla-
Sayfa 72
Clay aralarındaki binlerce kilometrenin, onu Julia'nın yalanlarına ve canını yakma ihtimaline kar- şı koruyacağını düşünüyordu. Aralarındaki kilometre farkını kapatmadığı sürece sorun olmazdı. Bu yüzden de telefonu çalıp da ekranda Julia'nın adını görünce hemen cevapladı. "Merhaba." "Selam," dedi Julia uykulu ve
Sayfa 55
Reklam
Din tüccarlarına eleştiri:
Kiliseler zaten insanı ezen yerlermiş, ruh kanatlanmazmış orada. Yedikule Camii'nin yandan çıkılan çıkrıklı merdiveni bizzat sevabın kendisi gibi güzelmiş. Hıristiyanlık teferruat, İslam sadelikmiş, ama işte sadelik de pek az kimseye göreymiş, sadeyken kendini zengin ve vasi duymak pek güçmüş, duymadan hele duyuramadan sadece İslam ile göğüs göğse yaşamak pek Müslüman harcı değilmiş. Dişçi olmak bile herkesin harcı değilken dindar olmak kaç kişinin olabilirmiş? Allah elbet "Kitap herkese inmiştir" demiş. Ne deseymiş, Nietzsche gibi "Bu kitap herkesin ve kimsenindir" mi deseymiş. Elbet bilir de söylemezmiş. Ama insan işte hem bilmez, hem anlamaya yanaşmaz, hem de kendinin sanırmış. Nasıl olsa bilineceğini bilen tanrı bunun için eğilmezmiş. Kitab'ın senin de olabilmesi bir ihtimal, sen de esasında anca bir ihtimal imişsin.
Sayfa 116Kitabı okudu
TH: "Senin gibi adamlar siyasetten yüz çevirdikleri için bu kadar kötü yönetiliyoruz. Sen de mükemmel bir vezir olmak için gereken tüm vasıfların bulunduğu kanısındayım." ÖH: " Yönetmek için gereken vasıflarla iktidara gelmek için gerekenlerin aynı olmadıklarını düşünüyorum. İşlerin iyi idaresi insanın kendini unutup sadece başkalarıyla özellikle de en muhtaç durumdakilerle ilgilenmesini gerektirir; Oysa iktidara gelmek için insanların en açgözlüsü olup kendinden başka hiçbir şeyi düşünmemek, en yakın dostlarını bile ezmeye hazır olmak lazım... Ben iktidar istemiyorum."
"Yapaman...Senile birlikteyken numara yapmayacağım. Geri kalan günlerimde sadece seninle olmak istiyorum. Çünkü simdi -bu an- sana verebileceğim tek şey. Bu senin Ben seninim. Lütfen bu kadarı yeterli olsun."
Senin olana bir kez sahip çıktığında devamı kendiliğinden gelir. Kendiliğinden, sadece doğal bir akışı ifade etmez. Herhangi bir kim olmak ve yaratılışın kanunu da budur.
Carpe Diem
"Her şey her zaman, içinde olduğumuz anda gerçekleşir, başka bir an veya başka bir fırsat yoktur. İnsanlar, geçmişi ve geleceği sürekli düşünerek yaşamın özü olan şimdiyi kaçırır- lar ve bunun farkına bile varmadan ölüm anında pişmanlık- larla çekip giderler. Änı kaçırmak aslında hayatı ıskalamak demektir. Ne kadar enteresan; bize verilen en
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.