iki kardeş vardi. Biri padişah hizmetinde idi. Zengin ol-muştu . Öteki elinin emeğiyle ekmek parası kazanırdı. Bir gün zengin yoksula dedi ki: - Niçin padişah hizmetine girmiyorsun? Oysa daha rahat eder bu sıkıntıdan kurtulursun. - Sen niçin iş güç tutmuyorsun? Padişah hizmetindeki eziyetten kurtulursun, diye yanıtladı yoksul Bilgeler ne der: - Kendi ekmegini yiyip oturmak altın kemer bağlayıp bir kisinin karşısında ayakta durmaktan iyidir. Kızgın demiri el ile yogurup hamur etmek beyler önünde el bağlamaktan daha iyidir. Değerli ömür iki düşünceyle geciyor: Yazin ne yiyeyim, kışın ne giyeyim? Ey alçak karın, bir ekmek ile yetin ki hizmetkär olup başkalarının önünde yerlere kadar eğilmeyesin!
. Bu yaşam , şu dünya sahra rüzgarı gibidir. Eser geçer .acılık, tatlılık , çirkinlik hepsi geçer gider. Kıyıcı zanneder ki . Başkasına eziyet ediyor. Hayır o eziyet durmaz geçer. Ancak kıyıcının boynunda sonsuza kadar kalır.
Keyhüsrevin tacında şu yazılıymış: Nice yıllar, nice ömürle, nice insan yeryüzünde başımızı çiğneyerek gelip geçecektir. Saltanat denilen şey elden ele bize kadar geldiği gibi bizden sonra da başkalarının ellerine geçecektir
Acımasız hükümdarlardan biri, bir gün iyi ibadet eden birisine sordu: - ibadetlerden hangisi daha üstündür? - Senin için öğleye kadar yumak daha iyidir, hic olmaz-sa uyuduğun zaman halka eziyet edemezsin. Bir kıyıcıyı : bir gün öğle zamanı uyurken gördüm. Kendi kendime "Bu adam arabozucunun biridir. Uyumus olmasi çok iyi." dedim. Uykusu uyanıklığından iyi olan kötü yaşayışlı bir kimse-nin ölmesi daha iyidir. Cünkü arabozucu susmus olur. Allah onu uyandırana
lanet etsin.