Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sadık Hidayet: İran edebiyatının önde gelen kaleminden biriydi. Daha önce bir kez intihara teşebbüs eden Hidayet'in ölümünü arkadaşı şöyle anlatır;'Paris`te günlerce, havagazlı bir apartman aradı, ve buldu. 9 Nisan 1951 günü dairesine kapandı ve bütün delikleri tıkadıktan sonra gaz musluğunu açtı. Ertesi gün ziyaretine gelen bir dostu, onu mutfakta yerde yatar buldu. Tertemiz giyinmiş, tıraş olmuştu ve cebinde parası vardı. Yakılmış müsveddelerin kalıntıları, yanıbaşında yerde duruyordu.'
Bense onun gözlerine muhtaçtım, bir bakışı yeterdi; felsefenin bütün müşküllerini, teolojinin bütün muammalarını çözmeye. — Kör Baykuş, Sadık Hidayet
Reklam
İBRAHİM TENEKECİ 1 İSMET ÖZEL ERBAİN 2 İSMET ÖZEL ÜÇ MESELE 3 NURETTİN TOPÇU AHLAK NİZAMI 4 MUSTAFA KUTLU MENEKŞELİ MEKTUP 5 BOCURGAT HASAN AYCIN
Cehennemliklerin suçu seks ve içkiydi. Cennetliklerin mükafatı seks ve içki.. Gelecektekiler bizim saflığımiza gülecekler. Sen anlıyor musun? Ben anlamıyorum. Huri ve fahişenin farkı nedir? Biri tanrının çalışanı, diğeri kulunun. İnananlarına rüşvet olarak huri veren tanrı ve genelev olan cennet.. Hangisi günahsız? Çaresizlikten karnını böyle doyuran fahişe mi? Yoksa vücudunun hazzı, kulların iyi işlerinin mükafatı olan huri mi? Sen biliyor musun? Ben bilmiyorum... Sadık Hidayet Modern İran Edebiyatının önde gelen düzyazı kısa hikaye yazarı
Yaralar vardır hayatta,ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yanlızlıkta yiyen,kemiren yaralar. Sadık Hidayet -Kör Baykuş
Ölümün varlığı bütün vehim ve hayalleri yok eder. Bizler ölümün çocuklarıyız, hayatın aldatmacalarından bizi o kurtarır. Hayatın derinliklerinden seslenir, yanına çağırır bizi. Ve biz henüz insanların dilini bile anlayamadığımız yaşlarda, ara sıra oyunlarımızı yarıda kesiyorsak, bunun nedeni ölümün seslenişini duymamızdır. Ömrümüz boyunca ölüm bize el eder, çağırır bizi. Her birimiz ansızın, sebepsiz düşüncelere dalmıyor muyuz, bu hayaller bizi öylesine sarıyor ki zamanı, mekanı fark etmez olmuyor muyuz? İnsan bilmez bile ne düşündüğünü; ama sonra kendini ve dış dünyayı hatırlamak, düşünmek için toparlanmak zorundadır. Bu da bir sesidir ölümün Kör Baykuş, Sadık Hidayet
Reklam
“Odam her an daha karardı, daha daraldı, bir mezar oldu âdeta. Korkunç gölgeleriyle gece etrafımı sardı. Lamba is yapıyordu, kürkümü giymiş, abamı omuzlarıma almış, boynuma şalımı sarmıştım, iki büklüm gölgem duvara vuruyordu. Gölgem çok çok güçlüydü, belirgindi gerçek cismimden; duvara vurmuş gölgem daha gerçekti vücudumdan. Sanki ihtiyar hurdacı, kasap, dadım ve o kahpe karım, benim gölgelerimdiler, ben bu gölgelerin içinde hapsedilmiştim. Bir baykuşa benziyordum, ama iniltilerim boğazımda takılıp kalıyordu ve ben pıhtılaşmış kan olarak tükürüyordum onları. Şayet baykuş da hasta olsa enim düşündüğüm şeyleri düşünür. Duvardaki gölgem tıpkı bir baykuş gölgesiydi ve iki büklüm eğilmiş, yazdıklarımı dikkatle okuyordu. Anlıyordu besbelli; bir o anlayabilirdi. Göz ucuyla gölgeme baktıkça korkuyordum.” Kör Baykuş, Sadık Hidayet
Kendimi bütün ruhumla unutmanın uykusuna bırakmak istiyordum. Unutmam mümkün olsaydı, unutmak sürekli olsaydı, gözlerim kapansaydı da azar azar uykunun ötesine, mutlak hiçliğe gömülebilseydim, varlığını artık hissedemez olacağım noktaya varsaydım, bir mürekkep damlasında, bir musiki ahenginde ya da renkli bir ışında erir giderdim ve sonunda dalgalar ve şekiller öyle büyürlerdi ki, hissedilemezin içinde silinir, yok olurlardı. O zaman dileğime kavuşurdum. Kör Baykuş, Sadık Hidayet
Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıktan yiyen, kemiren yaralar... Kör Baykuş, Sadık Hidayet
Ben çoğu zaman, unutmak, kendimden kaçmak için hatırlıyorum çocukluğumu... / Sadık Hidayet
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.