Çok mutluydu kadın. Dünyanın nasıl bir yer olduğu konusunda hiçbir fikri yoktu. Sadece iyi düşünen, güzel bakan çocuksu bir yanı vardı. Yirmi yaşına kadar her şeyden bihaber olarak yaşadı. İçinde hep saf duygular besliyor, ve hep şarkı söyleyerek danslar ediyordu. Sonra..
Sonra aşık oldu. Saftı. Bihaberdi olacaklardan.
Kalbi gibi temiz sevdi… Heyecanlıydı…
Daha da çocuk oldu sevilince.
Haberi yoktu, sevgisiyle sınanacaktı.
Ve bir gün yitirdi tüm çocuksu duygularını
Kendinde olmayan duyguları keşfetmeye başladı. Özlem yerini öfkeye Aşk yerini nefrete
Heyecan yerini kırık bir kalbe bıraktı.
Işıl ışıl gözlerinde tahammülsüzlüğün soğuk karanlığı vardı artık. Bu değildi o, buna dönüştürüldü. Midesinde uçuşan kelebekler bir anda dikenli tel örgülere dönüştü. Öyle ya, Aslında hiçbirimiz mutsuz değiliz, hepimiz sadece sevdiklerimizin ittikleriyiz karanlığa.
O kız çocuğu artık kadın oldu, kendisinden çalınan duygularıyla.
Daha önce güçlü olmaya hiç ihtiyaç duymamıştı.
Savunmasızlık ne demek Kandırılmak ne demek
Kalp ve hayal kırıklığı, güvensizlik ne demek
bilmiyordu, hazır da değildi o yüzden.
Büyüdü kadın ama kendi değildi artık.
Arayacak arayacak ama bir daha kendine rastlamayacaktı..