Ortadoğu'da "barış için savaş" kavramı en çok kullanılan kavramlardan biridir. Çünkü halklar barışın savaşla geleceğine inandırılmıştır ve bitti sanılan her savaşın ardından sözde barış projeleri yamanmıştır coğrafyaya.
Tarih bilen, coğrafya bilen, dil bilen, dünya sistemini bilen, ahirete taalluk eden sorumluluklarını bilen, kısacası varlık şuurunun farkında Müslüman bireyleri ne kadar çoğaltabilirsek, işimiz de o kadar kolaylaşacak. Kendi başına ayakta duramayan, kendisinden ve dünyadan habersiz, nereye sürüklenirse oraya giden insan toplulukları, mevcut kaosu daha da derinleştirmekten başka bir işe yaramıyor. İnsan kalitemizi artırmak için sabırla ve sebatla çalışmak gerekiyor. Buna odaklanmadan, "Kudüs Müslümanlarındır!" sloganlarının altını doldurmak imkânsız.
Filistin bağlamında "taksim" deyince genellikle BM'deki o ünlü oylama akla gelse de, aslında kastetmemiz gereken şey, İslâm dünyasının Filistin konusundaki paramparça (taksim taksim bölünmüş) hali olmalı. Retorik düzeyinde Filistin'e sahip çıkılıyor görünse de, eylem düzeyinde başka tavırlar sergilendiği için, taksimin üzerinden geçen on yıllar boyunca durum daha da kötüleşti, kötüleşiyor. Taksim olmuş manzaramız ve taksim edilmiş duruşlarımız üzerinde bir kez daha düşünme zamanı...